Home > Röportaj > Vordağ Menadz Kaun: Belgesel Analizi ve Yönetmenle Röportaj

Vordağ Menadz Kaun: Belgesel Analizi ve Yönetmenle Röportaj

Aralık 2024 tarihinde Alperen Yılmaz yönetmenliğinde çekilen Vordağ Menadz Kaun (Bahar Nerede Kaldı?) belgeseli Emine Yılmaz’ın köydeki evine olan özlemini konu edinir.

Başlangıç eski fotoğraflarla ve gündüz vakti evin etrafını tanımakla başlar. Doğa atmosferini izlemeyi gerçekten çok seviyorum. Bu yönde belgesel benim direkt ilgimi çekmeye başlamıştı. Evde her şey renklidir, bir o kadar huzur dolu görünümü verir. Ardından başka mekana geçiş yapılır, burası İstanbul Kartal’da Emine Yılmaz’ın yaşadığı evdir.

Her şey renksizleşir çünkü burası onun ait hissettiği yer değildir. Emine Yılmaz  köyüne olan hasretini anlatır. Sonra bu defa Nuriye’yi tanırız. Nuriye, Emine’nin arkadaşıdır ve sadece Emine’ye olan özleminden bahseder. “Neden o gitti? Eğer burada olsaydı kaç defa yanına gitmiştim.” diye sitem eder.

Görüntülü konuştuklarını görürüz. Ben bu anı çok güzel ve gerçek buldum. Her şey konuşmalarına kadar o kadar doğal ki, sanki orda bir köşede oturmuş onları izliyor gibi hissettim kendimi. Sonrasında yalnızca renksiz anları görürüz. Ve geçmişten kalan fotoğraflar.. İnsanın kendine ait olmadığı yeri ve ait olduğu yere olan hasretini izleriz.

Sizlere yönetmen Alperen Yılmaz ile yaptığım röportajı paylaşmak isterim. Umarım bu çalışmamı beğenmişsinizdir, röportaj için iyi okumalar dilerim…

 

  • Film belgeselinde genel olarak fotoğraflar var. Fotoğrafın filminizdeki yeri nedir? Eski fotoğraflar sizin için ne anlam ifade eder?

Öncelikle şunu söyleyerek başlamam gerektiğini düşünüyorum: Bir belgeselde yer alan öğeler yönetmenle ilgili değil, anlatılan konu-kişi ile ilgilidir. Benim görevim bir aktarıcı olarak burada Emine Yılmaz’ın evine olan özlemini aktarmak. Fotoğrafın da bu anlatıya katkı sağlayacak bir unsur olduğunu düşündüm. Fotoğraflarda görünen kişiler vefat etmiş kişiler. İnsanın vefat eden bir kişinin hatırası olarak fotoğrafını asması ve fotoğrafını astığı evden uzaklaşmış olması demek ölen kişinin hatırasından da uzaklaşmış demek. Bu açıdan Emine Yılmaz’ın ‘geride bıraktıklar’ olarak görülebilir. Kişisel olarak ise eski fotoğraflara özel bir ilgimin olduğunu söylemek zor açıkçası.

  • Sizce yaşça büyük kişilerle çalışmak nasıldı? İyi bir deneyim miydi?

Yaşça büyük insanların ilgisini uzun süre projeye odaklı tutmak oldukça zor oluyor açıkçası. Bu yüzden çekim öncesi bu sürecin planlaması yapılmalı ve kişilerin günlük yaşantısına ayak uydurulacak şekilde belgelenmeli diye düşünüyorum. Tabi ki belgesel müdahalesiz bir belgesel de olsa bazı planları almak için bazen kişilerden ricalarda bulunabiliyoruz. Bu da yaşlılarda daha zor oluyor haliyle. Fakat bunun öğretici ve edinilmesi gereken bir deneyim olduğunu düşünüyorum.

  • Tek mekanda çekim yapmanın zorlukları nelerdir?

Tek mekanda alınan planların tekrara düşme ihtimali projenin uzunluğuna da bağlı olarak oldukça yüksek olabiliyor. Bu olasılıktan detay çekimler alarak kaçmak bir seçenek olsa da çekilen görüntülerin içeriğe uygun ve destekleyici olması gerektiği için bu da riskli bir yol sayılabilir. Fakat doğru planlama ile oldukça zevkli olduğunu düşünüyorum.

  • Bazı sahneler renkli bazıları da renksiz. Bu noktada anlatmak istediğiniz bir mesaj var mıydı? Varsa nedir?

Belgesel iki mekanda geçiyor. Birisi Emine Yılmaz’ın hayatını geçirdiği köy evi, diğeri ise kışın, yaşından dolayı, çocuklarıyla birlikte yaşadığı apartman dairesi. Köy evindeki sahneler renkli iken apartman dairesindeki sahneler siyah beyaz. Buradaki amaç Emine Yılmaz’ın bu iki farklı yaşam tarzına bakış açısını yansıtmak diyebilirim. Geride bıraktığı hayat renkli ve canlı iken, içinde sıkıştığı hayat renksiz ve sıkışık.

  • Ailenizden birini çekiminizde başrol olarak yer etmek nasıl bir his? Başroldeki tatlı teyzemiz sizin babaanneniz, onun belgesel çekme hakkındaki ilk tepkisi ne olmuştu?

Ailem bu fikri sunduğumda oldukça olumlu karşıladı. Bunun aynı zamanda bir aile büyüğümüze ait arşiv değeri taşıyacak, zamanla açıp izlenebilecek bir içerik olması fikri hepimizi mutlu etti. Öte yandan hayatınızdan birinin belgeselini çekmek oldukça riskli diyebilirim. Bir yönetmen olarak olaylara her zaman dışarıdan bakmak ve objektif olmak gerekiyor. Kurgu sürecinde benim bildiğimi sanki seyirci de biliyormuş hissine kapılıp anlatımda hatalara gittiğim anlar oldu. Bu hatanın önüne geçmek adına süreç boyunca belgeselin konusunu bilmeyen ve babaannemi tanımayan insanlara projeyi izletip yorumlarını aldım.