Home > İnceleme - Analiz > Priscilla: Acının Pastel Tonları

Priscilla: Acının Pastel Tonları

Film, Priscilla’nın 1985 yılında yazdığı “Elvis And Me” adlı kitaptan uyarlandı. Yönetmen koltuğunda ise 1999 yapım The Virgin Suicides, 2003 çıkışlı Lost In Translation gibi ünlü filmlerin yönetmeni Sofia Coppola var. Priscilla karakterine hayat veren oyuncu Cailee Spaeny olurken Elvis rolünde Euphoria adlı yapımla adından son yıllarda oldukça söz ettiren Jacob Elordi var. Spaeny, Priscilla performansıyla Venedik Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görülmüştü.

Film tamamen Priscilla’nın bu ilişkideki konumu ve boşanmalarına kadar olan süreç üzerinde duruyor. Bu sebeple Elvis’in kariyeri, ünlü oluş şekli, annesinin ölüm süreci üzerine fazla bilgi edinemiyoruz.

Çiftin tanışma hikayesi ile başlayan bir film bizi alıştığımız Coppola manzaraları ile karşılıyor. Pastel tonların, estetik kaygının ve özenilmiş dekorların ön planda olduğu sahneler bize yönetmenin eski filmlerini hatırlatır nitelikte oluyor. Dönem filmi olması sebebiyle tüm bu detaylar filmi daha gerçek ve inandırıcı kılmış oluyor. Ayrıca Elvis ve Priscilla arasındaki yaş farkı da yapılan makyajlar sayesinde ortaya konuyor ve oyuncular üzerinde eğreti durmuyor.

Tanışmaları ardından Priscilla’nın Elvis’i etkilemesi, birbirlerine sadakat yemini etmelerini ve en nihayetinde Elvis’in ordudan Amerika’ya dönüşünü Priscilla gözünden izliyoruz. Elvis ülkesine, şatafatlı rock yıldız hayatına döner ve hayatı adeta çalkalanmaktadır, biz tüm bu süreci Priscilla’nın genç kız odasındaki dergilerden görürüz sadece. Coppola tüm bu sahnelerde kendi yerleşmiş estetiğini kullanır, takvimlerden kıyafetlere kadar her şeyiyle filmin kendine ait olduğunu hissettirir izleyiciye.

Priscilla sabırla Elvis’in ona dönmesini ve onu hatırlamasını bekler, nitekim bu gerçekleşir de. Elvis, sevgilisinin katı babasını ikna eder, Priscilla Elvis’i ziyarete bile gelir. İkinci gelişinde de bir daha asla dönmek istemediğini anlar.

Bu şekilde çift beraber yaşamaya başlar. Elvis’in ailesi ve sevdiği insanlarla dolup taşan bu evin en yeni üyesi Priscilla olmuştur. Her şey bir peri masalı gibi başlamıştır, sevdiği adamla yıllardır hayalini kurduğu şekilde yan yanadır, eğitimi devam etmektedir ancak Elvis’in çalkantılı hayatı da aynı hızla ilerler. Bir yandan Elvis’in yanındaki kadın olmanın büyük bedelleri de vardır, kariyerinden vazgeçmesi gerekmektedir ayrıca saç renginden, giyim tarzına her şeyi Elvis’in isteklerine göre değiştirmelidir. Hatta yeri geldiğinde hiçbir koşulda ilgisini çekmeyecek kitaplar hakkında Elvis ile konuşabilmelidir çünkü Elvis’in ağzından eğer bunları yapmazsa onun yerine “yapabilecek çok fazla kadın olduğunu” duyar.

Filmin bu kısmında da Elvis’in kariyeri ya da sansasyonel hayatı hakkında Priscilla gözünden bilgi sahibi oluyoruz. Yönetmen turnelere, film çekimlerine giden Elvis’i kovalamak yerine evde Priscilla ile beklemeyi tercih ediyor. Priscilla aldatıldığını çoğu zaman eve giren günlük gazetelerden veya aşk dolu mektuplardan öğreniyor.

Spaeny’in sakin oyunculuğu bize çoğu zaman Priscilla’nın gizemli ve ne düşündüğü, ne hissettiği anlaşılamayan biri olduğunu gösteriyor, Priscilla’nın gerçekten tepki gösterebildiği çok az sahne ile karşı karşıya kalıyoruz ve hikayenin bütünlüğü ile tutarsız bir imaj çiziyor. Hikayenin bu yarısında oyunculuk doyuruculuk açısından geri kalıyor.

Sabretmekle ve psikolojik şiddetle geçen senelerin ardından Priscilla, Elvis’ten evlenme teklifi alıyor ve sevdikleri insanlarla güzel bir düğün yapıyorlar. Düğünden kısa bir süre sonra Priscilla hamile kalıyor ve çiftin tek çocuğu, 2023 yılında hayatını kaybeden Lisa Presley dünyaya geliyor.

Evlilikten sonra daha olgun, çocuğu ile meşgul olan ve daha dışadönük bir Priscilla izliyoruz, kendine vakit ayırıyor, çocuğu ile zaman geçiriyor, kendini keşfetmeye, kendine ait anılar oluşturmaya başlıyor. Elvis ile çocukları dışında bir bağlantısı neredeyse kalmamış iki insanlar, iki farklı hayat yaşıyorlar. Filmde net bir şekilde anlatılmasa ve havada kalsa da bu sahnelerden sonra Priscilla’nın boşanma kararı aldığını ve Elvis’i terk ettiğini görüyoruz.

Priscilla duygusal tarafı ağır basan, ağır bir film. Uzun süresine ve tek taraflı anlatılmasına rağmen bazı sorular cevaplanamıyor bu da daha uzun olsa çok daha güçlü anlatısı olan bir film olabilir miydi sorusunu akıllara getiriyor. Ayrıca bize aldatılan ve manipülasyonlara maruz kalan bir kadının senelerce sessiz kalışını göstermeye çalıştığı için o dönemlerin cinsiyet rolleri hakkında da düşünmemizi sağlıyor.

Tüm bunların yanında hikayenin dağılmaması, odaktan çıkılmaması, sahneler, dekorlar, makyajlar, müzik seçimleri kesinlikle filmi unutulmaz yapan detaylardan bazıları.