Home > İnceleme - Analiz > Gerçeklerle Yüzleşmek: All Quiet on the Western Front

Gerçeklerle Yüzleşmek: All Quiet on the Western Front

1930 yılında çekilen ve Türkçeye Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok olarak çevrilen All Quiet on the Western Front, Erich Maria Remarque’nın 1928 basımı aynı isimli kitabından uyarlanarak yapılmıştır. Yönetmeni Lewis Milestone’a en iyi film ve en iyi yönetmen dallarında Akademi Ödüllerini kazandırmıştır. Film, savaşın anlamsızlığıyla beraber algılarımızı sorguluyor. Savaş ve birey psikolojisini tüm gerçekleriyle yüzümüze vuran film Hollywood’un savaş karşıtı başyapıtları arasında çoktan yerini aldı.

Film, deneyimin algılarımız üzerindeki etkilerine ve savaşa katılmamızın ardındaki nedenlere ilişkin soruları açığa çıkarıyor. “Savaş, insanın insanı nasıl yok edebileceğini gösteriyor. Bu cehennemde, düşmanlarımızı değil, insanlığımızı kaybettik.” Filmden alıntılanan bu ifade savaşın acımasızlığını gözler önüne sererken izleyicileri savaşın gerçek doğası ve sonuçları hakkında düşünmeye itiyor. Savaş kimi zaman ideolojik kimi zaman da ulusal bir mücadele gibi gösterildi ama her seferinde geriye sadece silinmez izler kaldı. Her bireyin savaşa dair fikirleri vardır. Bu fikirler henüz okul yıllarındayken şekillenmeye başlar ama ne kadarı gerçeklikle uyuşur veya uyuşmaz? Bunun cevabı algılarımızda saklı. Bize öğretilen savaş kavramı gerçeklikle hiçbir zaman örtüşmedi. Kimse cephenin iki tarafından olaylara bakmadı daha doğrusu bakmak istemedi. O halde trajedi yerine kahramanlık görmeyi biz mi tercih ettik? Filmi anlamak bu sorular üzerine kafa yormaktan geçiyor.

Peki savaş insanı öldürüyor ama kalanlara ne oluyor? Yaşamaya mı çalışıyorlar yoksa? O halde savaşın insan ruhu üzerindeki yıkıcı sonuçlarına dikkat çeken şu alıntıya da bir göz atalım: “Savaş, hayatta kalanları öldürmeyi bıraktığında, onları gerçekten öldürmüş oluyor.” Alıntı, savaştan sağ kalanların nasıl yaşamaya çalıştıklarını ve içlerindeki ölü ruhla nasıl başa çıktıklarını gözler önüne seriyor. Gerçeklerle soğuk duş almak böyle bir şey sanırım. Hayat beklentiler-sanrılar-gerçekler üçgeni arasında dönüp duruyor. Bize empoze edilen algılar ve gerçeklik birbirini öldürüyor. Filmin kahramanları ise savaşın acımasız gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalan genç ve hevesli askerlerdir. Bu gençler, savaşa kahramanca gitme hevesiyle arkadaşlarını, sevdiklerini ve ideallerini kaybederler. Film, savaşın bu gençleri nasıl değiştirdiğini ve onların içsel mücadelelerini anlatarak, savaşın gerçek yüzünü gözler önüne serer. İzleyici de sinemanın politik yüzüyle yalnız bırakılır.

Filmi izlerken kahramanlık, fedakarlık ve savaşın yüceltilmesi hakkında bize anlatılan hikayeleri sorgulamadan edemiyoruz. peki filmin ötesinde ya gerçekten savaş böyle bir şeyse. Gerçekleri sadece umutlarıyla birlikte savaş meydanına gidip ruhu ölü biri olarak döne(meye)nler mi bilecek? O halde biz arka planda kalanlar olarak bize öğretilen kahramanlık hikayeleriyle cesaretlenip savaşı romantize etmeye devam mı edeceğiz? Savaşı yücelttiğimizde, kaybedilen hayatların, paramparça olan hayallerin ve hayatta kalanlar üzerindeki uzun süreli psikolojik etkinin acımasız gerçekliğini görmezden geliyoruz ana şu gerçeği unutmamak lazım savaşta kahramanlık hikayesi yoktur, hayatta kalma mücadelesi vardır. Filmin etkileyici son sahnesi, kelebeğe dokunamadan düşman kurşunuyla öldürülen bir askerin görüntüsüyle son bulur. Bu sahne, savaşın gerçeklerinin genellikle hayallerimizi ve beklentilerimizi paramparça ettiğinin bir hatırlatıcısıdır. Bizi savaşın gerçek yüzüyle yüzleşmeye ve savaşı yücelten anlatıları sorgulamaya teşvik eder.

“Batı Cephesinde Her Şey Sessiz”, savaşın sert gerçekleriyle yüzleşmeye ve eylemlerimizin gerçek maliyetini düşünmeye zorlayan güçlü bir savaş karşıtı manifestodur. Zorluklar karşısında barış, anlayış ve şefkat ihtiyacının önemini vurgular. Film, savaşın gerçek doğasıyla yüzleşmeye ve eylemlerimizin uzun vadeli etkilerini düşünmeye zorlayan güçlü bir yapıttır. Bizi düşündürücü anlatımıyla gerçeği aramaya, daha barışçıl ve uyumlu bir dünya için çalışmaya teşvik eder. Bunun yanında etkili sinematografisiyle savaşın yıkıcı etkilerini ve insanlığın bu yıkıma nasıl katlandığını göstererek izleyicileri derinden etkiler.