Duvara Karşı – Head On (Fatih Akın, 2004)
Bir Fatih Akın klasiği. 2004 çıkışlı Türk Alman yapımı. Temposu yüksek ağlamalı gülmeli biraz umutsuz bir aşk filmi. Sibel ailesinden uzakta yaşamak istiyor, intihar girişiminde bulunuyor ve başaramıyor. Cahit de aynı şekilde. Bu sebeple yolları bir tesiste kesiliyor. Sibel daha deli doluyken Cahit hayata karşı daha tükenmiş, bezgin haldedir aynı zamanda esas kızımızın kaçış biletidir. Tanışmalarından sonra formaliteden evlenirler. Elbette formaliteden olarak kalmaz. Cahit Sibel’e aşık olur. Kendine itiraf süreci biraz zorlar. Başardığında Sibel çoktan hararetli hayatın tadına bakmış ona alışmış hatta bu hayata aşık olmuştur. Girdiği bir kıskançlık krizi sonucunda cinayet işleyen esas oğlan hapis cezasına çarptırılır. Sibel de İstanbul’a döner. Yıllar geçer Cahit çıkar. Sibel’in peşine Türkiye’ye gelir. Arar tarar. Sibel hareketli hayatın bedelini acı ödemiş, kötü zamanlar yaşamıştır. Velhasılıkelam Cahit gittiğinde Sibel çoktan evlenmiş çocuk sahibi olmuştur ona kendisiyle gelmesini teklif eder ama nafile. Geri doğduğu yere, Mersin’e döner.
Duvara karşı dramı yerinde zaman zaman eğlenceli zaman zaman kederi hissedebileceğiniz kararında bi yapımdır.
Wristcutters: A Love Story – Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikâyesi (Goran Dukić, 2006)
Hafif fantastik sevenler için biçilmiş kaftan. Biraz romantik, biraz yol filmi. Kesinlikle müziklerini çok seveceksiniz. Romantik açıdan değerlendirecek olursak sevdiği kızın ondan ayrılması sonucu intihar eden Zia başka bir diyara göçer burada sadece kendini öldürmeyi başaranlar vardır. Soluk bir dünyadır. Herkes kendi halinde sessiz sakindir. Kendisine bir arkadaş bulur arkadaş ve orada yaşamaya başlarken uğruna kendini öldürdüğü kız arkadaşının da bu evrende olduğunu öğrenir, onu görür ve sonra gözden kaybeder. Bunun sonucunda arkadaşıyla birlikte eski sevgilisini bulmak amacıyla yollara düşer. Yolda Mikal ile karşılaşırlar onu yanlarına alırlar ve devam ederler. Mikal yanlışlıkla kendini öldürmüştür ve bunu anlatabileceği bir yetkiliden yeniden gerçek dünyaya gitmeyi talep edecektir, tabii bu mümkünse. İşte yolculuk sürüyor Mikal ile Zia arasında bi çekim olduğunu görüyoruz arkadaşça da olsa iyi bi arkadaşlıkları var deriz. Aslında filmin yolculuk temalı kısmını Zia ve arkadaşı arasında, romantik olan kısmını ise Mikal ve Zia arasında görüyoruz. Böyle üç kafadar yolda giderken yer yer ayrılıyorlar sonra tekrar birleşiyorlar sonunda bir kabileye varıyorlar. Bazı dini göndermelerin yanı sıra, ki buralar kanımca daha güçlü olmalıydı, fantastik ögelerle birlikte bu kabileyi kaosla aşıyorlar sona doğru Mikal kendi yoluna gitmek için yeniden buluşmak niyetiyle ayrılıyor. Zia ise eski sevgilisini buluyor buna rağmen istediğini bulamadığını fark ediyor ve kendisini içine düşenlerin nereye düştüğü bilinmeyen ön koltuğun altındaki boşluğa atıyor. Tesadüf budur ki Mikal ve Zia aynı hastanede gerçek dünyada yan yana gözlerini açıyorlar.
Bazı sıkıntılı mantık hataları, tarafımca yeterli bulmadığım dramının yanı sıra çok iyi bir fikirden kendini var etmiş güzel bir hikaye. Oyunculuklar yeterli, çekimler yeterli, müzikleri başta da bahsettiğim gibi oldukça hoş.
The Royal Tenenbaums – Tenenbaum Ailesi (Wes Anderson, 2001)
Film Tenenbaum’ların babasının yalan söyleyerek aileyi toplamaya çalışması ile başlıyor. Aslında başarılı da oluyor kardeşler toplanıyor. Hepsi farklı özellikleri olan bu kardeşlerden Richie başarılı fakat kariyerini yarım bırakan bir tenisçidir. Üvey kız kardeşi Margot’a aşktır. Margot’un çocukluk arkadaşıyla ilişkisi olduğunu öğrenince intihar etmeye karar verir ve bileklerini keser lakin başaramaz. Bu olayın aileye birleştirici bir etkisi olmuştur diğer kardeşlerden Chas tam bir kontrol bağımlısıdır eşini kaybettikten sonra iki çocuğu ve köpeklerine düşkünlüğü artmıştır. Hayatındaki kişileri kaybetme korkusu çok büyüktür ve son kardeş ayrıca üvey kardeş olan Margot, gününün altı saatini küvette geçirir herkesten gizli sigara içer oyun yazarı olma hayali içindedir ve bir parmağının birazı kesiktir. Ayrıca bir doktorla evlidir.
Kardeşlerin yanı sıra biraz da babayı incelemek gerekirse kötü kalpli bir avukattır sorumsuz bir babadır fakat yaşamının sonlarına doğru duygusallığı ağır basarak aileyi toplamaya çalışmıştır ve de başarmıştır. Sonunda aile toplanmıştır. Pek çok alegorik anlatımı bulabileceğiniz film keyifli bir seyir sunuyor. Toplanan ailenin birbiriyle iletişimi konu ediliyor.
Duygusal komedi unsurlu bir iyi hissetme filmi. Adından da anlaşılacağı gibi aile kavramı üzerine duruyor. Diyalogların durağan komiliği, yine çok kararında hüzünlü kurgusu, çok alışık olduğumuz pastel tonlarını öne çıkaran oldukça baskın renk paletiyle bunca durağanlığın yanında hiç de sıkmayan yönetmeninin başarılı filmlerinden.