Türk sinemasının en çok kafa karıştıran ve tartışılan konularından birisi de izlenme sayılarıdır. Sinemamızda arşiv, kayıt kültürümüz birçok nedene bağlı olarak ne yazık ki gelişmediği için bu durumun sonucu olarak da Türk sinemasındaki en çok izlenen filmi bulmak bir hayli güç. İnsanlarımızın yanıldığı en büyük nokta ise, Türkiye’nin en çok izlenen filmini Recep İvedik sanmasıdır bana göre. Peki neden en çok izlenen film Recep İvedik değil?
Türkiye’de internet, ilk kez 1993 yılında ODTÜ bünyesinde kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’deki sinema salonlarının sattığı biletlerin dijital kaydı ise 1996 senesinde “Eşkıya” filminden sonra tutulmaya başlanmıştır. Hoş, dijital kayıt tutulmaya başlansa bile o dönemin sinema salonları yine elle bilet kestiği ve vergi kaçırmak için birçok şey denediğinden yine de kaydın tam alınması mümkün gözükmemekte. Bu sebeptendir ki en çok izlenen filmin Box Office verilerine göre Recep İvedik olması çok doğal.
Recep İvedik Değilse Hangi Film?
En çok izlenen filme ulaşmak için öncelikle Yeşilçam sinemasına bakmak gerekiyor. Çünkü Yeşilçam dönemindeki izleyici sayısının, günümüzdeki izleyici sayılarından kat kat fazla olduğu aşikar. Peki hangi film en çok izlenebilir?
Murat Tolga Şen’in yaptığı röportajda Ali Murat Güven bu durumu şöyle açıklıyor;
Genel kanaatimi söyleyeyim ki ben 1990’larla birlikte ciddi olarak kayıt altına alınmaya başlayan gişe rakamlarının Cumhuriyet tarihimizin tamamını yansıttığına kesinlikle inanmıyorum.
Neden dersen, 1975 yılına kadar ülkede yaygın televizyon yayını yoktu, internet yoktu, gazete, dergi, tiyatro v.b. alternatif eğlence modelleri yoktu ya da çok azdı. Halkın büyük bir bölümünün temel eğlencesi sinemaydı. Sinema pek çok eğlenceden daha ucuzdu ve o günlerde (şimdi olmadığı biçimde) kendi içinde üç kategoriye ayrılıyordu.
1) Kapalı ve sabit sinema salonları
2) Sezonluk açık hava sinemaları
3) Minibüslerine yükledikleri 35 ve 16 mm’lik sinema makineleriyle kasaba kasaba, köy köy dolaşan seyyar sinemacılar geleneği…
Nüfusumuz, sinemanın tavan yaptığı 1970’de 35,5 milyon dolayında, televizyon yayınlarının yavaş yavaş yerli yerine oturduğu 1975’de ise yaklaşık 40,5 milyon kişi…
O garibanlık düzeninde, ülke nüfusunun bir bilet parasını denkleştirebilen yüzde onluk bir bölümü popüler bir filmi izlemiş olsa, zaten yine “Recep İvedik”in 4 milyon küsurluk rekoru kırılmış oluyor. Kaldı ki insanlar 1960’lar ve 1970’lerde kesin olarak daha fazla sayıda film izliyorlardı, daha çok sinemaya gidiyorlardı. 1975’deki sinema salonu sayımız, bugünkünün en az iki-üç katı… Kalite tartışılır, fakat düzenli film gösterimi vardı.
Öte yandan, o dönemin dağıtım sisteminde kendi çapında bir payı olan 16 mm’lik “seyyar sinemacılar”ın gişe istatistiği nasıl tutulabilir ki? Adam köy meydanına makineyi kuruyor, milletten bozuk paraları topluyor ve köy okulunun duvarında film oynatıyor. Hiç bir kaydı kuydu olmayan bir alışveriş… Aynı şekilde, okulları 16’lık makinelerle dolaşan sinemacılar da vardı. Belki sen bile küçüklüğünde böyle bir gösteriye tanık olmuşsundur. “Ayşecik” falan oynatırlardı okullarda…
Aynı şekilde, açık hava sinemaları da yarı korsan bir edâda çalışıyorlardı ki onların gişe istatistiğini tutmak da tam olarak mümkün değildi. Çünkü pek çok sinema kutuya atılan bileti (vergi kaçırmak için) sonraki seanslarda izleyiciye yeniden satıyordu.
Sonuç olarak ben, 1970’li yıllarda Arzu Film’in yaptığı bütün filmlerin, “Neşeli Günler”, “Canım Kardeşim”, “Hababamlar”ın tamamı v.b. yapımların her birinin Recep’ten daha fazla seyredildiğine inanıyorum.
Çünkü o yıllarda “ikinci vizyon” diye bir başka güçlü gelenek daha vardı. Sezon biter, yaz gelir, pek çok salon sezon içinde gösterdiği filmleri yeniden kiralayıp bir tur daha gösterirdi. Düşünsene, “Hababam”lar perdede yıllar yılı ve ülke çapında kaç tur gösterilmiştir?
O yüzden de ben, ülkenin o günkü nüfus yapısı içinde, 1960’larda değilse bile, 1970’lerde tek filme 5 milyon izleyici rekorunun defalarca kırıldığını düşünüyorum. Bu da nüfusun 8’de birine denk gelir ki hiç de öyle abartılacak bir rakam değil… Zaten ülkenin yarısı çocuk ve genç. Bunlar da beş lirayı buldukları anda sinemaya koşuyorlardı.
Bilemiyorum, verdiğim bilgiler senin için aydınlatıcı oldu mu, fakat yalnızca 1960’ların başlarında Raj Kapoor’un “Avare” filminin gösterimiyle ilgili olarak anlatılanlar ve oluşan efsaneler bile “Recep”in rekorunu egale eder gibi gözüküyor. Sözünü ettiğim film, o dönemde bir kaç yıl falan oynamış sinemalarda… Bir giden üç kere daha gitmiş. Aynı şekilde, “Çağrı” da bir yıla yakın gösterimde kalmıştı 1970’lerde…
Ben, yerli sinemada rekorun Ertem Eğilmez ve Arzu Film’de olduğuna inanıyorum. Ardından da 1970’lerin Ferdi Tayfur ve Orhan Gencebay filmleri geliyor bana kalırsa…
Türk Sineması’nda Arabesk Filmler
Ali Murat Güven, rekorun Ertem Eğilmez’in filmlerinde olduğunu düşünmekteyken ben bu duruma katılmıyorum. Sebebi ise, bir dönemi kasıp kavuran arabesk filmler! Hatta öyle bir film var ki, hala en çok izlenen film rekorunun o film olduğu iddia edilmekte, geçmişte kime sorsak muhakkak sinemada izlediğim dediği bir film. Türk Sineması’ndaki arabesk film dönemini başlatan, 12 milyon bilet sattığı iddia edilen film, Ferdi Tayfur’un 1976 yapımı Çeşme filmi!
Arabesk müziğin her tarafı kasıp kavurmaya yeni başladığı, kasetlerin Unkapanı’nda hızlıca üretildiği ve kapış kapış satıldığı o yıllarda akla dahiyane bir fikir gelir; “neden kasetlerdeki şarkıların filmini çekmiyoruz?”. İşte “Çeşme” filmini önemli yapan detaylardan birisi de budur. Halkın alışık olmadığı bu tarz, ilk defa denenecektir. Üstelik daha şöhret olmamış bir şarkıcı, filmde başrol oynayacaktır; Ferdi Tayfur. Bu durum büyük bir risk de taşımaktadır, film tutmayabilir ve yapım şirketi batabilir. Bunun için de dönemin en iyi yönetmenlerinden Temel Gürsu filmi çekecektir. Film çekilir çekilmesine ama, filmi ilk başta hiçbir sinema salonu almak istemez. Çünkü seyircinin alışık olmadığı bir tarzdır bu ve sinema salonu sahipleri riske girmek istememektedir. Bununla ilgili bir de anekdot paylaşalım ki kayıtlarımızda dursun.
Çeşme Filminin Ünye Anıları
Film, 1976 yılında Ünye’ye de gelmiş ve Ünye’de büyük bir seyirci tarafından izlenmiş, tüm zamanların seyirci rekorunu kırmıştır. Filmin Ünye’ye getirilişini ve Ünye’de gösterdiği başarıyı ünlü sinema adamı Ömer Ateş nam-ı diğer sinemacı Ömer şöyle anlatıyor:
“Bu Filmde Çok Yanıldım”
Ünye’de sinemacılık hayatım boyunca iki tane yanıldığım film vardı; ikisi de müzikal, biri Küçük Emrah, biri de Ferdi Tayfur’un Çeşme filmi. Adamın adını hiç duymamıştım. Şarkıları vardı ama meşhur olmamıştı. Filmci bunu illa oynatacaksın, dedi. Biz de aldık getirdik filmi Ünye’ye, iki matine oynadık günde 5.30 ve 7.30. Film pursantaj, %50-%50 yarı yarıya demek, ne kadar kazandığımızı da kestiğimiz biletten belli ediyorduk. Biz filmi bir hafta oynadık bir haftada 20 bin TL hâsılat yaptık.
– Çok mu?
O zamanlar Ünye’de 20 Bin TL’ye 20 dönüm arazi alırsın. Filmi 10 gün oynadık, bayan matinesinde 1200 kişi ayakta izledi. Herkes mendille ağlayarak çıktı sinemadan. Bir hafta süre ile akşamları çift matine yaptık, rahmetli Enis şaşırdı; “Efendim buna ne kadar para vereceğiz.” dedi. “Adama 10 bin TL para vereceğiz” dedim. “Bu kadar para verirsek bundan sonra bütün filmlerimizi pahalı alırız” dedi.
Adam bu durum karşısında bana dedi ki, senden bir ricam var Hasan Güler adına bir telgraf çek “Çeşme filmini bize sattığın ve para kazandırdığın için sana teşekkür ederiz.“ diye. Biz de böyle bir telgraf çektik. Hasan Güler gelene o telgrafı gösterecek ve filmi satacak. Aksi takdirde filmi satamıyor, kimse almıyor. Bize de zorla vermişti zaten. Zarar ederseniz ben karşılarım dedi. Ben filmi hemşehri olduğumuz için aldım.
Sinemacılık hayatımda en çok yanıldığım filmdir benim Çeşme. Ferdi Tayfur’un ilk filmiydi. O film ona plak sattırdı, filimler yaptırdı, paralar kazandı ve Hasan Güler benim bildiğim kadarıyla 12 tane daire aldı bu filmin kârıyla. Fakat çok muhterem de bir adamdı Allah rahmet eylesin.
– Film Ferdi Tayfur’dan dolayı mı tuttu yoksa film mi Ferdi Tayfur’u meşhur etti?
Film Ferdi Tayfur’u meşhur etti. İlk gecede full, millet duymuş Ferdi Tayfur’u. Ben böyle yanıldığımı hiç görmedim, adını sanını duymamışım. Biz filmden 9 bin 500 TL kazandık. Seyirci rekoru o zamana kadar “Avare” filminde idi, bu onu geçmiştir. Çünkü günde 2 bin kişiden 10 gün olarak 20 bin kişi seyretmiş o günden bu yana bu rekoru geçen olmadı. Rekor “Çeşme”de, filmi herkes duymuş, duymayan tek benim.
Çeşme filminde sinema tamamen doldu hiçbir yer boş değildi, hatta ayakta izleyenler dahi vardı. Bin kişi oturma yerimiz vardı filmi izlemeye bin üç yüz kişi gelmişti ayakta izlediler filmi. Gişede Çiloğlu vardı onun içi de çok sıkıntılıydı daha önce öyle baskın olmamıştı.
– Bundan önce ve sonra iş yapan filmler hangisi idi?
Bundan önce en çok iş yapan film Türkan Şoray’ın Zulüm. O filmden de Türkan ödül almıştı. Sonra Emel Sayın’ın Mavi Boncuk. Sinemaya toplam 1300 kişi alıyorduk bir oturma yerimiz vardı, 300–350 kişi ayakta izliyordu filmi, insanlar içeriye zorla giriyordu.
Çeşme filmini en çok bayanlar sevdi, ağlamadan çıkan olmadı. Film ikinci, üçüncü ve dördüncü gelişlerinde de aynı ilgiyi gördü. Bizim yani personelin halka hizmet etmekten filmi 1. ve 2. günü izleme imkânımız yoktu ancak 5. ve 6. günü fırsat buldukça izleyebiliyorduk, onu da yarım yarım..
Sonuç olarak Türkiye’nin en çok izlenen filmini resmi olarak bulamasak bile, geçmişteki gazete kayıtları, sinemacılar ile röportajlar, o dönem sinemaya giden halkın yorumları gibi kişisel verilerle en çok izlenen filmi bulma gayreti fiilen hala sürmekte. Ben oyumu Çeşme ve Derbeder’e verirken, bir başkası da pekala Hababam Sınıfı’na verebilir. Hoş, belki de hala birileri en çok izlenen film için oyunu Recep İvedik’ten yana kullanıyordur!