Home > Özel Dosya > Yeşilçam’ın Koca Yürekli Oyuncusu: Yadigar Ejder

Yeşilçam’ın Koca Yürekli Oyuncusu: Yadigar Ejder

Türk sinemasının en karakteristik figürlerinden biri olan Yadigar Ejder, Yeşilçam’ın en tanıdık ama en az bilinen yüzlerinden biri olmuştur. Onun devasa cüssesi, sert bakışları ve çoğunlukla yan rollerde üstlendiği karakterler, onu sinema tarihinde eşsiz bir konuma yerleştirse de, özel hayatı ve yaşadığı zorluklar çoğu zaman gölgede kalmıştır. Bu yazımda Yadigar Ejder’in kariyerini, Yeşilçam’daki rolünü ve onun sinema tarihindeki yerini biraz olsun sizlere anlatabilirsem ne mutlu bana.

Asıl adı Adnan Koyun olan Ejder, 5 Ekim 1951’de Sivas’ta doğmuş ve genç yaşlarda sinemaya olan ilgisiyle İstanbul’a gelmiştir. Sinema alanyazınında Ejder’in ismiyle ilgili çelişkiler vardır, öncelikle bu konuda sizleri aydınlatmam gerekiyor: Yadigar Ejder’in nüfus cüzdanındaki ismi Adnan Koyun’dur ve bu bilgi bizzat aktörün kardeşi tarafından verilmiştir. Sivas’ta yaşadıkları köyde ise aile lakapları Güzel’dir ve yöre ağzıyla Adnan Gözel olarak bilinmektedir. Ejder’in Beyoğlu Kulaksız Mezarlığı’nda bulunan mezarının taşında ise sinemaseverlerin çoğunun bildiği gerçek ismi olan Adnan Ayberk yazmaktadır.

İstanbul’a geldiğinde filmcilerin bulunduğu sokaklardan birine girmiş, kalabalık kahvelerden birine oturmuştur. Haliyle kahvedekiler bu iri yapılı, uzun boylu adamın kim olduğunu merak etmişlerdir. İçlerinden biri; “Hoş geldin birader? Adın ne ayıptır sorması?” diye sorunca, düşündü Adnan… Düşündü Gözel… Şehirde tutunamamak, açlık-sefalet çekmek, hatta -hiç istemese de- geri dönmek dahi vardı ihtimaller arasında. Kimse Sivaslı olduğunu, soyadının Koyun olduğunu, adının Adnan olduğunu bilsin istemiyordu… O yüzden de İstanbul’a gelirken çoktan cevabını hazırlamıştı. Sivas’ın en ünlü kabadayılarından birinin adını söyleyecekti insanlara: “Yadigar…” İsmi bulmuştu bulmasına ama soyadı konusunu düşünmemişti, bu yüzden de 1971 yılında oynadığı ilk film olan Ayşecik Bahar Çiçeği filminin jeneriğinde filmin yönetmen ve yapımcılarının isteğiyle Yadigar Dağdeviren olarak izleyicinin karşısına çıkmıştı. (Yapımcı-yönetmen Mehmet Alemdar, Arkadaş Anıları’nda “Yadigar Ejder” kısmında, Yadigar’a, Kuzu, Garip, Gülle gibi soyadları da takıldığını, ama onun Ejder’i benimsediğini söylemiştir.)

Bazen Yeşilçam emekçileriyle ilgili haberler görürüz, “onlarca filmde oynamıştı” denir; Yadigar Ejder her ne kadar IMDb verilerinde 219 filmde oynamış görünüyor olsa da şimdiye kadar elde edilen bilgilere göre üç yüzün üzerinde filmde oynamıştır.

Sinema dünyasında çoğunlukla sert mizaçlı, zorba ya da arka planda kalan karakterleri canlandırsa da, sahip olduğu fiziksel yapı ve yüz hatları sayesinde her sahnede dikkat çekmeyi başarmıştır. Ancak, onun sinema kariyeri sadece güçlü bir fiziksel varlık olmaktan ibaret değildir; oynadığı her küçük rolde bile unutulmaz bir etki bırakmıştır.

Yadigar Ejder’in bu makalenin başlığında da yer alan koca yürekliliği ise çocuklara olan sevgisinden gelmektedir. Filmlerin o kötü adamı tüm çocukların sevgilisidir adeta, bazen kendisine bile almadığı çikolata, gofret ve şekerlemeleri çocuklara dağıtmıştır. Türkiye’nin Yadigar Ejder’i, Beyoğlu’ndaki çocukların Yadigar Abi’sidir.

yadigar ejder 2

Yeşilçam sineması, her zaman güçlü başrol oyuncularının yanı sıra, yan rollerde büyük etki bırakan karakter oyuncularıyla da tanınmıştır. Yadigar Ejder de, bu isimlerden biri olarak, birçok filmde figüranlıktan karakter oyunculuğuna kadar geniş bir yelpazede performans göstermiştir. Davaro (1981), Umudumuz Şaban (1979), Tarzan Rıfkı (1986) gibi filmlerde izleyicinin belleğinde kalan sahnelere imza atmıştır. Onun karakterleri genellikle kaba saba, az konuşan ama güçlü bir duruş sergileyen tipler olmuştur. Ancak, bazen tek bir bakışı bile, karakterinin ardında yatan duygusal derinliği hissettirmeye yetmiştir.

Avanak Abdi (1978) filminde, Urfalı Abdi adlı bir karakteri canlandırması istenmiştir. Bu dönemde ilk filmlerindeki kara, dalgalı saçlarını çoktan kesmiş, son 2 yıldır filmlerde kafası usturaya vurulmuş bir şekilde boy göstermeye başlamıştır. Bu haliyle, yüzüne yapılacak ufacık bir plastik hamleyle, dev gibi bir kabadayıya dönüşebilirdi; öyle de oldu… Avanak Abdi filmi ile milyonlarca izleyicinin ilgisini ve beğenisini kazanmıştı. Filmde sürekli ona araba çarpıyor, kolları ve bacakları alçı içinde hastane odasında kendi yerine geçmiş Abdi’ye sinirlenip duruyordu. O yıllarda Kemal Sunal’la oynamak, hele de başa baş bir rolde oynamak, bir karakter oyuncusu için çok önemliydi.

1979 yılı, ülke için olduğu kadar, onun için de oldukça karışık bir yıldı. Avanak Abdi ile yakaladığı çıkışın devam edeceğini düşünürken, tekrar ilk yıllardaki gibi ‘kötü adamın yardımcısı’ rollerine devam etmek zorunda kalmıştı. O yıl, belki de sinema yaşantısının özeti sayılabilecek, kısacık bir rolde izleyici karşısına çıkıyordu: Şark Bülbülü filmindeki “Mazlum” karakteri…

sark bulbulu yadigar ejder

Yeşilçam’ın Zorlu Şartları ve Yadigar Ejder’in Mücadelesi

Yeşilçam, parlak ışıkların ardında zorlu şartları barındıran bir dünyaydı. Yan rollerde sıkça gördüğümüz karakter oyuncularının büyük bir kısmı, film setlerinde uzun saatler boyunca çalışıp düşük ücretler alarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Yadigar Ejder de bu zorlukları fazlasıyla yaşamış bir oyuncuydu. Özellikle 1980’li yıllarda Yeşilçam’ın eski gücünü kaybetmesiyle birlikte, birçok oyuncu gibi o da iş bulmakta zorlandı ve ekonomik sıkıntılarla mücadele etti. Ama Yadigar Ejder bu ekonomik dalgalanmalardan sanıldığı kadar keskin şekilde etkilenmiyordu çünkü 1967’de İstanbul’a geldiğinde yük ve eşya taşımaktan terzi yamaklığına, demircilikten odun kırma işine kadar pek çok işte çalışmıştı zaten. Sivas’ta bulunduğu dönemde, özellikle de çocukluk yıllarında ise sinema bileti ve sinemada gazoz satıcılığı gibi işlerde çalışmıştı. Yani Yadigar Ejder’i Yeşilçam’da asıl sıkan şey maddi değil manevi sorunlardı, çünkü bir türlü istediği büyük rolü alamıyordu. Ki tam 29 filmde oynadığı 1976 yılı bile Yadigar Ejder açısından başarılı bir yıl sayılmıyordu.

1980 yılına baktığımızda Yadigar Ejder’in tam 13 filmde oynadığını görüyoruz, bu sayede hem sinema tarihimizin en komik karakterlerinden birine hayat veriyor –Gerzek Şaban filmindeki “Hamza” karakteri-, hem de oyunculuk yaşantısının en başarılı filminde oynuyordu: Devlet Kuşu. Devlet Kuşu, onun iyi yönetildiği zaman neler yapabileceğinin en güzel örneği, “iyi”yi oynadığı tek filmiydi.

Yine Kemal Sunal, yine başa baş bir rol, yine alkışlar, yine yeni filmler, yine kötü adamın yardımcısı roller… Bir türlü istikrar yakalayamasa da, daha iyi para kazanmaya başlıyordu o günlerde. En yakın arkadaşlarından, şair Hüseyin Alemdar “Kemal Sunal’lı yıllar, onun hayatının en güzel yıllarıydı” diyordu. Popülerliği artıyor, insanların sevgisinden ve ilgisinden çok memnun oluyordu.

1981 yılından, vefat ettiği 1991 yılına kadarki 10 sene içerisinde, yalnızca Kemal Sunal’ın Doktor Civanım (1982) ve Tarzan Rıfkı (1986) filmlerinde istediği rolleri alabilmiştir Yadigar Ejder. Bu filmler haricindeki tüm filmlerinde ya Cüneyt Arkın -ve diğer başrollerden- dayak yemiş, ya da türkücü filmlerinde, başkarakterin komik arkadaşı olmuştur ve bu filmlerin hiçbirinde mutlu olamamıştır. Bu mutsuzluğun temel sebeplerinden biri de, son yıllara kadar insanlardan gizlemeye çalıştığı hastalıklarıydı. Aralıklarla bacakları şişiyor, şiddetli baş ağrıları çekiyordu. Şeker ve tansiyon hastası olduğunu öğrendiği 80’lerin başından itibaren, ne zaman kavga sahnelerinde oynasa çok acı çekiyor, buna rağmen kimseye bir şey belli etmemeye çalışıyordu. Üzerine patlayan fünyelerin, sırtında kırılan sandalyelerin, başında parçalanan şişelerin ve yediği yumrukların/tekmelerin haddi hesabı yoktu. Tüm acılarına rağmen sinemasını, çocukken evden kaçıp sinemaya gittiği o taptaze heyecanla seviyordu.

Filmografisine baktığımızda, yılda ortalama 10-12 filmde oynayan karakter oyuncumuzun, 1986 yılından sonra yılda 4-5 filmde oynar hale geldiğini görüyoruz. Bunun nedeni ile ilgili bir rivayet vardır; Kemal Sunal’ın Tarzan Rıfkı (1986) filminde, Yadigar’ın, Kemal Sunal’ın başına yumrukla vurduğu bir sahne çekilecektir. Set hazırlanır, oyuncular yerini alır. Yadigar birkaç provadan sonra elinin ayarını kaçırıp, Kemal Sunal’ın başına sert bir şekilde vurur. Bunun üzerine Kemal Sunal çok sinirlenir ve Yadigar’a kızar, hıncını da yapımcıdan alır. Bu filmden sonra da Yadigar, bir daha eskisi iş bulamaz.

Tarzan Rıfkı’nın setinde yaşanan talihsiz olaydan sonra, o yıl 10 filmde oynayan Yadigar’ın, bir sonraki yıl sadece 5 filmde oynaması ve bu rakamın yıllar ilerledikçe düşmesi -1987’de 5, 1988’de 3, 1989’da 4 filmde oynamış, 1990’da hiçbir filmde oynamamıştır, 1991’de ise sadece 3 filmde oynamıştır- tesadüf müdür bilinmez…

Efsaneleşen Bir Figür ve Trajik Bir Son

Yıllar geçer, hastalığı ilerler… Acı ve mutsuzluk içerisine geçer son yılları. Para kazanıp hayatta kalabilmek için, televizyonda yayınlanan şov programlarında yer almaya başlar.

Zamanını, televizyon programlarındaki ufak skeçlerle ve ses sanatçılarının ucuz video filmleri ile geçirir. İş buldukları zamanların haricinde, kadim dostu Necdet Kökeş’le Taksim Gezi Parkı’nda oturduklarını, yaz günlerinde bazen onları orada uyuduklarını görenler olmuştur.

Tarih 3 Mart 1991 Pazar’ı göstermektedir…

Uzun bir süredir iş bulamadığı günlerin ardından ardı ardından 2 teklif birden gelir Yadigar’a. Biri yönetmen Günay Kosova’nın, Magic Box adlı kanala (şimdiki Star Tv) Öztürk Serengil ile çekeceği Kelaj Show, diğeri ise Ula Ula Niyazi (1991) adlı ses sanatçısı Erkan Ocaklı’nın başrolünde oynadığı bir video filmidir. O günlerde onun için bu durumlar maalesef, tekliften öte bir ‘lütuf’ halini aldığından koşarak önce film setine, ardından da televizyona gider. Sanki bir şeyler değişiyor gibidir.

Film setindeki ilk sahnesi -kiralık katili oynamaktadır-, Erkan Ocaklı’nın oynadığı başkarakteri öldürmek için, kötü adamdan para aldığı sahnedir. Parayı veren Kazım Kartal’dır ve o sahnede 10 kadar karakter oyuncusu vardır. O an, kiralık katil Yadigar Ejder’in filmdeki ‘tek’ -sinemamız için ‘son’- yakın planını görürüz…

Paydos edilir. Yadigar Ejder koşar adım Magic Box’ın parodilerinde oynamak için televizyona gider. Öztürk Serengil ile karşılıklı skeçler çekilir. Baş ağrısı başlamış ve şiddetlenerek devam etmektedir. Bir süre sonra çekim biter, paydos edilir. Yadigar yine kimseye ‘başım ağrıyor’ dememiştir. Araçlar Yadigar’ı Gazeteci Erol Dernek Sokak’a bırakırlar. Yadigar sokaktaki kahveye girer, bir çay içer. Ardından yemek yemek için Hasnun Galip Sokak’ta ki ucuz bir lokantaya gider. Yemeğini bitirmeye yakın baş ağrıları, yerini baş dönmelerine bırakır. Yadigar kalkar, yüzünü yıkamak için tuvalete girer. Dev adamın artık gücü tükenmiştir… Orada bayılıp düşer ve birkaç dakika öylece kalır. Sesi duyanlar yetişip Yadigar’ı lokantanın önündeki kaldırıma çıkarırlar. Tüm dostları, seven-sevmeyen herkes yardımına koşar lakin Yadigar’ın durumu kötüdür. Yüksek tansiyona bağlı, beyin kanaması geçirmektedir. Çok geçmeden ambulans gelir ve Yadigar Ejder, Taksim İlk Yardım Hastanesi yoğun bakım servisine alınır ama durumu çok kötüdür.

Haberi alan dostları hastaneye koşarlar. O gece, sinemamız Yadigar’ını kaybeder… Tarih 4 Mart 1991, günlerden Pazartesi’dir. Yadigar Ejder, Ula Ula Niyazi (1991) filminin final sahnesinde oynayamadan aramızdan ayrılmıştır.

Hep yarım kalmış bir hayatın son günü, son filmini de yarım bırakarak, geçip gider sinemamızdan…

Son filminin jeneriğinde şöyle yazmaktadır:

yadigar ejder vefat

Şunlar da Hoşunuza Gidebilir
Yeşilçam’da Jönlükten Cezaevine: Kuzey Vargın
Türkiye’nin En Çok İzlenen Filmi Hangisi?
İnceleme: Gecelerin Ötesi