Home > İnceleme - Analiz > Vicdana Haykırış: EO – Aİ

Vicdana Haykırış: EO – Aİ

Sessiz fabl perspektifiyle toplumun ekonomik koşullarını, statüler üzerinden duruşlarını ve duygularını izlediğimiz eser ‘Balthazar’ mirasını elinde tutuyor. Anlatıcılık açısından olağanüstü ve fakat bir o kadar alelade olarak görünen, hepimizin içinde yaşattığı sessiz yaratığın dışa vuruş macerasına tanıklık ediyoruz. İçimizde yaşattığımız dışa vuramadığımız lakin her fırsatta ayna karşısında haykırdığımız pasif, sessiz yanımızın kaybolmuşluk, ötekileştirilmişlik halinin agresif ve bir o kadar sevimli bu duruşu insan ömrünün üç farklı dönemine hitap ediyor. Çocukluk, gençlik ve ihtiyarlık.

Hayatın kendi gibi sömürülenler, sömürenler, tesadüfler, felaketler ve mutlu, küçük, kıymetli anlardan oluşan bu tanıklık ve bir o kadar hayatın olgularını kanıtlamak için çaba sarf eden keskin çizgiler mihvalinde ilerleyen eser modern insan yapısına ve yaşantısına eleştiriler sunuyor.

Sirkte çalışarak sömürülen EO onu kurtarma vaadiyle tek dostundan alıkoyan liberal başka bir sömürgeci grup tarafından esir ediliyor. Uzun yolculuk sonrası atların işkenceler gördüğü bir barınağa hapsediliyor. Tıpkı biz ve hayatlarımızın kendi gibi sürüklenerek yolunu bulmaya çalışan buhranlı bir kader sahibidir bu eşek.

Modern insan hayatı içinde kendine yer bulamamış, modası geçmiş, arkeik ve demode bir canlı olan EO onu birçok açıdan ele almamıza vesile olan bu yolculuğunda ‘kahramansız’ senaryo fikrini tekrar gündeme getiriyor. Acınası, zayıf ve çocuksu gibi bir kahramanda olabilecek zayıf özellikleri barındırırken onu öne çıkaracak hiçbir özellik yok. Tüm yolu kat eden, insanlığın vahşi yaşamına tanıklık eden, ıssız, sedasız, karanlık ormanlardan ziyade bir bar önünde çimenleri yemenin daha korkutucu olduğunu gözlemliyor. Sirkten onu kaçırıp eziyet ve kahır dolu, sonu belli olmayan yolculuğa çıkmasına sebep olan insanlardan evvel bir dost sahibi olmanın motivasyonuyla hareket ediyor belki. Bu onun gibi çocuksu düşünce yetisine sahip olanların bilebileceği bir iştir.

EO’nun bir sonu yok. Bu bir tanıklık meselesidir. Hepimiz kendi hayatlarımızda uçsuz bir yolculuğa, arayışa yalın ayaklarla çıkacak ve aradığımız her neyse onu bulacağız. Nihayetinin iyi veya kötüyle sonlanacak olmasını hatta ötesinde sonlanacak olmasını da hiç kimse teminat edemez. Bu hayatın spontane işlerinden biridir. Hepimiz EO’nun yansımasıyız. Kendi hayat çizgimiz üzerinde kendi sirkimize geri dönmeye çalışan eşekleriz.