Her ailenin bir bütün olma formülü vardır. Yugoslav ve Türkiye toplumunu mukayese ettiğimizde benzer folklorik alışkanlıklar olduğunu görebiliriz. İki toplumda da kadının rolü çok önceden tayin edilmiş olup hem kadın hem çocuk kimliği yeniden ve olağan süratiyle devlet eliyle tamir edilmeye çalışılsa da geleneksel yapılar buna engel oluyor. Kadın ve çocuk ikircikli, teslim olması beklenen ve söz hakkı olmayan taraftır. Yalanlar söylenir, aldatılır ve yüzüstü bırakılır ve fakat yine de olağanüstü hadiselerle baş etmesi beklenen yine kadın olur- ki bu vazifeyi kusursuz şekilde uygular. Toplumun bir parçası olmayı aşar çekirdekte ve lokalde ailenin geniş ölçekte bir ulusun kurtarıcısı olabilir.
Emir Kusturica’nın “Otac na Sluzbenom Putu (When Father Was Away on Business) – Babam İş Gezisinde” adlı bu eserinde 1948 yılında Tito ve Stalin arasında gerçekleşen bir dizi antlaşma sonrasında ailenin başından geçenleri izliyoruz. Sovyetler Birliği ve Komünist Yugoslavya hakkında gazetede gördüğü karikatür hakkında metresine yaptığı yorum sonrası tutuklanan ve çalışma kampına gönderilen babanın gerisinde bıraktığı evde yaşananlar bana kendi çocukluğumu ve ergenlik yıllarımı epey hatırlattı. Aile, sözlük karşılığıyla değil hislerle anlatılabilecek bir olgudur. Buna mukabil bir ailem olmadan kendimi sağda solda büyütürken annemi arayıp beni evine alması için yalvardığım günlerde aile ve ev kavramlarını hiçbir zaman öğrenemeyeceğimi anlayıp usulca yerime geçip dünyayı olduğu yerinden izledim. Şimdi çevremde olan arkadaşlarım hiçbir zaman dost mertebesine erişemiyorlar çünkü ben ailesine anlatamayacaklarını veya onlardan gizli sigara içen ve bunu dostlarıyla yapan biri olmadım veya heyecanla, üzüntüyle kendimden parçalar paylaşabilen ama hudutlarımız olduğu için arkadaşlarına içini döken biri de değildim. Bu yüzdendir ki duygularımı da ayıplarımı da güzelliklerimi de olabildiğince içimde yaşadım ve şimdi de fırsat buldukça burada sizinle paylaşıyorum…
Artık evde baba figürünün olmayışı aileyi sarsıyor soğuk savaşın buz kesen iklimi Yugoslavya’da da hissediliyor. Çocuğuna babasının iş gezisinde olduğunu söyleyerek geçiştiren anne bir balkan geleneği olan göçle babanın çalıştığı yere taşınır. Artık ailenin tekrar bir arada olması Tito politikasının amacıdır. Kardeşçe birlik içerisinde fakat ulusal güvenlikten taviz vermeden…
Eser hem balkanlardaki kardeş kavgasına hem aile olgusuna hem otorite ve halk arasındaki zıtlıklara tek bir cümleyle ayna tutuyor; “böyle zamanda kim kimi sever…’’