Home > İnceleme - Analiz > İnceleme: Les Enfants Du Paradis – Cennetin Çocukları

İnceleme: Les Enfants Du Paradis – Cennetin Çocukları

“Mutsuz olduğumda uyudum. Düşlere daldım, ama insanlar bundan hoşlanmadı. Bu yüzden beni uyandırmak için dövdüler. Çok şükür ki, uykum onların yumruklarından daha ağırdı.”

Marcel Carné’nin yönettiği ve başrollerinde Arletty, Jean- Louis Barrault ve Pierre Brasseur olan 1945 yapımı Les Enfants Du Paradis (Children of Paradise) – Cennetin Çocukları, aynı zamanda 1995 yılında yaklaşık 600 Fransız eleştirmen ve sektördeki profesyoneller tarafından yapılan bir ankette Fransa’nın en iyi filmi olarak seçilmiştir. Film 2 bölümden oluşur, ilk bölüm “Boulevard du Crime” ikinci bölüm ise “L’Homme Blanc” olarak adlandırılmıştır.

Film 4 karakterin (Baptiste Debureau, Frederick Lemaitre, Édouard Comte de Montray, Pierre-François Lacenaire) Garance’a olan aşkını konu alır, filmi bu 4 karakterin Garance’la olan ilişkileri şeklinde okursak filmin 1945 yılında çekildiği halde neden zamansız bir şekilde izlenebileceğini de açıkça görmüş oluruz ki bu yüzden ben de bu incelemeyi 4 bölüme ayırıp yazacağım.

Baptiste Debureau

Baptiste Les Enfants Du Paradis’in melankolik aşığıdır, babasının otoritesi yüzünden çok zor bir çocukluk geçirmiş ve bunu da L’homme Blanc bölümünde kendi yazdığı pandomim gösterisinde babasının oynadığı karakteri öldürerek bilinç altında ona olan nefretini hala tuttuğunu göstermiştir.

Baptiste Garance’la ilk defa suçlular bulvarında karşılaşır, Garance’a atılan bir iftiraya karşı polise şahitlik ederken doğaçlama bir şekilde pandomim yapar ki benim de filmde en sevdiğim sahnelerden biri bu sahnedir. Baptiste izleyicinin Garance’la olmasını en çok isteyecek kişidir ancak Garance’a göre Baptiste aşk kavramını kafasında çok büyütmüş ve zorlaştırmıştır. Baptiste’e göreyse Garance asla onu kendisinin Garance’ı sevdiği kadar sevemeyecektir ki bu sebeple de Garance’la olan ilk şansını mahveder ve Garance o akşam Frederick’le beraber olur. Her ne kadar Baptiste’in Nathalie karakteri ile nasıl birlikte olduğunu görmesek de tahminimce Garance Kontla gidince Baptiste bir boşluğa düşer ve bu nedenden dolayı Nathalie’nin ona olan aşkına ikna olur.

İkinci bölümde Garance’ın yıllardır her akşam Baptiste’i izlemeye geldiğini Frederick’in Garance ile karşılaşması sonucu öğreniriz. Nathalie Garance’ın geldiği haberini alınca korkar, Baptiste ve onun çocuğunu Garance’ın oturduğu lobiye yollar; Frederick Baptiste’e Garance’ın geldiğini söylemiştir ancak çocuğu gören Garance Baptiste onu görmeden gider ve karşılaşmaları Frederick’in Othello oyununa kadar ertelenir.

8e76eddf3993723af93deb59d4abadd5 e1668388955995

Frederick Lemaitre

Frederick filmde Garance’la karşılaştığını gördüğümüz ilk kişidir, filmin açılış sekansında iş ararken bir anda Garance’ı görür ve onunla flörtleşmeye başlar, Garance Frederick’in yanından ayrılır ve Frederick aynı diyaloglarla yoldan geçen bir başkasıyla flörtleşmeye başlar bu da Frederick ve Baptiste’in farkını ortaya koyan sahnelerden biridir; birisi aşkı kafasında inanılmaz bir şekilde yüceltmiştir, diğeri ise karşısına çıkan herhangi birine ilk anda dizeler sıralayabilir. Frederick hiçbir şeyi ciddiye almayan, tek isteği oyunculuk yapmak olan ve paraya önem vermeyen birisidir; bu özelliği sayesinde Lacenaire ondan para isteyince tereddüt etmeden büyük mevlada bir parayı ona verir ve bu şekilde Lacenaire tarafından öldürülmekten kurtulur hatta Lacenaire onun düellosuna bile gider.

Frederick ilk bölümde her ne kadar Baptiste’le Garance aşkına sinir bozucu bir engel olarak gözükse de ikinci bölümde Frederick, Garance’ın Baptiste’e olan aşkını gördüğünde onları bir araya getiren yegâne kişi olacaktır ve bu şekilde de en çok önem verdiği şey olan seyircinin yani bizim sevgimizi kazanır.

MV5BNTE0MDIzNzc3MF5BMl5BanBnXkFtZTcwOTIwMjI0Nw@@. V1 1

Édouard Comte de Montray

Kont pandomim gösterisi bittikten sonra Garance’ın giyinme odasına girer ve metresi olması için bir teklif sunar, Garance her ne kadar teklifi reddetse de kont yine de eğer gerekirse ona koruma sunabileceğini söyler ve gider. Garance her ne kadar onu aramayacağını düşünse de Lacenaire’in işlediği suç yüzünden onu sorumlu tutarlar ve Garance da polise kont’un kartını verir böylece filmin ilk bölümü biter.

İkinci bölümün başında birkaç sene geçmiştir ve Garance Kontla beraberdir ancak Kont’a aşık değildir, Kont ise Garance’ı her şeyinden daha çok kıskanır ve onun yanına kimseyi yaklaştırmak istemez, Garance’ın yanına yaklaşan herhangi birine de anında laf dalaşına girip onları kışkırtıp düello yaptırmaya çalışır. Bu melodramın asıl kötü adamı her ne kadar başta Lacenaire gibi gözükse de bana göre asıl kötü Kont karakteridir.

Children of Paradise 4

Pierre-François Lacenaire

Lacenaire filmin başında Garance’la olan kişidir ve Garance’a olan hisleri en farklı kişi de Lacenaire’dir çünkü Lacenaire Garance’ın zekasına hayrandır ve her ne kadar insanları kendinden alçak kişiler olarak görse de Garance ona göre onun dengidir, fakat ne Garance ona aşıktır ne de o Garance’a. Lacenaire kendisine göre yalnızdır ve yalnız ölecektir ki filmin ikinci bölümünde Kont, Lacenaire’i küçük görüp onu tiyatrodan attırınca Lacenaire buna sinirlenip konttan öcünü bir türk hamamında bıçağıyla alır ve “kader”inde olan ölüm için polisin gelmesini bekler.

Pierre-François Lacenaire gerçek hayatta da bir katil ve şairdir 1800’lü yılların başında fransada yaşamıştır ki Dostoyevski de suç ve ceza kitabını yazarken raskolnikov karakterini Lacenaire’den yola çıkarak yazmıştır.

Film Alman işgali sırasında çekilmiştir ve bu yüzden filmin senaristi Trauner Prévert’in Lacenaire hakkında bir film yapmasına izin vermeyecekleri için Lacenaire’i Debureau hakkındaki bir filme koyduğunu söylediği gibi bir söylenti vardır. Lacenaire karakteri 1945 yılında yazılmış bir melodram için bana göre çok kompleks bir karakter ve filme asıl tat katan ve özelleştiren en önemli detay.

e032220bffaebab23281d8862589b872

Çekimlerde figüranlarla birlikte yaklaşık 1800 kişi vardır ki bu hem dönemin şartlarına göre hem de o dönemdeki Alman işgali sırasındaki Fransa için hayal edilmesi dahi güç olan bir set ortamıdır ki Marcel Carné’nin kamerası genelde sade bir şekilde Fransa sokaklarında dolaşır fakat bu filmde sokaklardan ve gerçek mekanlarda çekilmiş sahnelerden çok set ortamında çekilen sahneler vardır ki filmin havasına da bu çok iyi bir şekilde oturur. Film 54 hafta boyunca Madeleine tiyatrosunda oynamıştır ve inanılmaz bir başarı elde edip Fransızların işgal zamanı umudu olmuştur, hatta çoğu figüran zamanın direnişçi gruplarında Almanlara karşı savaşırken aynı zamanda bu filmde rol almıştır. Filmde aynı zamanda figüran olarak Alman birliklerinden de birkaç kişi gelmiştir ancak onları bu filme uygun olmadıkları, 19. yüzyıl Fransızlarına benzemediklerini söyleyerek geri çevirmişlerdir.

Film aynı zamanda benim çok sevdiğim Tom Robbins’in yazdığı Ağaçkakan kitabında geçen alttaki diyaloğu incelemenin sonu olarak yazmak istiyorum. Hem cennetin çocukları filmini izlemenizi hem de ağaçkakan kitabını okumanızı öneririm, okuduğunuz için teşekkürler.

“Söz Leigh-Cheri. Politikacılar, generaller ne yaparsa yapsın, Cennetin Çocuklarını görmenin bir yolunu bulacağız. Bizi ne komünist totalitarizm ne de kapitalist enflasyon durdurabilir. Biletlerin her biri bin dolar da olsa gözümüzü kırpmadan ödeyeceğiz parayı. Eğer paramız yetmezse içeri gizlice gireriz. Sonra Hostess Twinkies ile bir şişe şarap alırız. Eğer Twinkies ile şarap çok pahalıysa tohum ve üzüm yetiştirir, kendimiz yaparız. Küçük üzüm bağımıza ve Twinkies arazimize el koyarlarsa, eh o zaman ihtiyaçlarımızı, elinde fazla bulunanlardan çalarız. Ah Leigh-Cheri, hayat, yasalara ve ekonomiye hükmeden mutsuz, hasta ruhlu androidler yüzünden herhangi bir zevkinden mahrum kalamayacağımız kadar kısa. Biz hiçbir şeyden mahrum kalmayacağız. Totalitarizmde bile. Bir piramidin içinde bile.”