La Collectionneuse – Koleksiyoncu Kadın, Eric Rohmer’in altı ahlâk hikâyesinin dördüncüsü.
Cinselliğiyle sorunu olmayan, özgür bir kadın gördüklerinde sözüm ona entelektüel erkeklerin dahi nasıl öfkelendiğini ve söz konusu kadına nasıl kin kustuğunu görüyoruz ve film boyunca “basit” ve “elde edilmesi kolay” olarak niteledikleri kişiyi elde etmek için nasıl “basitleşebileceklerini” ve kadını tüm güzelliğine rağmen bu sebeple çirkin atfedenlerin içlerindeki esas çirkinliği nasıl da ortaya çıkardığını görüyoruz.
Şahsi görüşüm; cinsel özgürlüğün her önüne gelenle yatmak olmadığını elbette biliyorum ancak bu tarz durumlarda aynısı erkek için olsa toplum nasıl yanıtlardı diye düşünüyorum, yanıt çoğunlukla olumsuz olacağından çifte standartın karşısında olmak için her zaman kadınlardan yana tavır almaya devam edeceğim ve başta karşı olduğum, özgürlük olarak nitelemediğim durumun bu şartlar altında bal gibi de özgürlük olabileceğini düşünüyorum.
En ilerici geçinen, en feminist, en entelektüel, en eğitimli… vs vs tüm iyi enleri bünyesinde toplayan erkeklerin bile mevzu bahis kadın özgürlüklerine geldiğinde nasıl da EN ahlakçı kesilebildiğini görüyoruz.
“adrien: haydée için bir tanım buldum: koleksiyoncu. haydée, düşünmeden önüne gelen herkesle yatarsan insanlık merdiveninin en alt basamağında yerini bulursun.
daniel: evet; ama kötü bir koleksiyoncu o işte!
haydée: ben koleksiyoncu değilim, tamamen yanılıyorsun, ben arıyorum, bir şey bulmaya çalışıyorum. hata da yapabilirim. (…) esas olan benim bir şey elde etmemdir.”
Puanım yedi buçuk. keyifli seyirler dilerim..