*MacGuffin: Filmdeki karakterler için mühim olan fakat izleyici için arka plana atılan nesne.
Bir Zamanlar Anadolu’da – 2011
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Çorak arazilerin yarattığı kendinden hallice kuru ruhlu insanların sabahlama öyküsü. Kronik bir uykusuzluk durumundaymış gibi düşünen ve yaşayan karakterlerin arasında, zamansızlık halinde durma eylemi gerçekleştirebilecek tek yaşama kalıntısı olan meta bir zamanlar ruh taşıyan canlıdır. Bu ölü bedenin arkasında bıraktığı küçük entrika mirası kültür-kavram çatışması içinde bir araca hapsediliyor. Katilin kötülüğü, muhafazakar insanın Rab ile olan bağı, materyalist gelenekçi adamın mucizevi bir ölümü reddederken inancını sorgulayışı ve yaşam motivasyonunu kaybetmiş otorite.
Eser bir hikaye anlatmaktan ziyade geçmiş zaman kipli öyküler sunuyor bize. Şimdiki zaman harikulade sinematografi, kır manzaraları, Anadolu’nun ıssız gece tekinsizliği ve talihsizliği sunarken, arabanın içinde, köy evinde sürekli geçmişten gelen tecrübeleri, anıları, köylü kurnazlıklarını yaşıyoruz.
Olağanüstü duruma olağan tepki vermesini beklediğimiz kişi katil karakteriyken o pişmanlığından ve haliyle her gün birini öldürmediğinden ötürü şok halinde. bir cana kıymasını legal sayabileceğimiz, o esnada suç işlememiş, eline kelepçe takılmamış, sabah evine gidecek olmanın verdiği rahatlıkla şafağı bekleyen insanlar ise bu durumu oldukça normal karşılayıp kendi aralarındaki goygoy muhabbetine mesai saatlerinden kaldığı gibi devam ediyorlar.
Esasında bir bürokratın kaleminden çıkmış gibidir senaryo. Yan karakterlin diyalogları dahi hiyerarşik düzene mikro sadakat ve aidiyet duygusunu katmıştır. Hepsinin hak verdiği, sözünü dinlediği Komiser Naci (Yılmaz Erdoğan) karakteridir.
Yapım bize cesedin otopsisinden evvel iki kadının veyahut iki cesedin otopsisini veriyor. İlki muhtarın kızıdır. Muhtar; 4 dönem üst üste seçim kazanmış, köylü kurnazı, köyün ve muhtarlığın parasını yiyen iğrenç bir karakterdir. Gecenin bir yarısı kayıp bir ceset ve odasında onu arayan koca bir ekibe köye yaptırmak istediği morglu mezarlık projesinden bahseder, ödenek almaya çalışır. Bu varoş yaşam biçimi, Anadolu’nun izbe bir köşesinde dünyadan bir haber güzel bir kızı vardır. Muhtemelen başlık parasına satılmayı bekleyen candır. Diğer kadın karakter; katil ve cesetle bağı olan bir insandır. Katilin sevgilisi, cesedin eşidir. Otopsiye makyajlı ve topuklu ayakkabıyla gelir. Ağlamaz, sızlanmaz. Son zamanlarda çevremde oldukça rastladığım gibi onun da modası gamsız olmaktır. Bununla övünür içten içe.
Her şeyiyle bir zamanlar hepimizin Anadolu’da yaşadığı enteresan hikayelerden bir kırıntı dahi olsa taşır eser. O karakterleri illa ki tanımış, muhabbet etmiş, pişkinlikleriyle, saygısızlıklarıyla, kendini beğenmişlikleriyle muhatap olmuşuzdur. Türk sinemasının en başarılı ve en tartışmalı isimlerinden Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kasaba’ filminden sonra en beğendiğim eseri olmuştur bu yapım.