Home > Özel Dosya > Atatürk’ün Rol Aldığı Film: Bir Millet Uyanıyor

Atatürk’ün Rol Aldığı Film: Bir Millet Uyanıyor

Sinema öyle bir keşiftir ki, bir gün gelecek barutun, elektriğin ve kıtaların keşfinden çok, dünya medeniyetinin veçhesini değiştireceği görülecektir. Sinema, dünyanın en uzak köşelerinde oturan insanların birbirlerini sevmelerini, tanımalarını temin edecektir. Sinema, insanlar arasındaki görüş, düşünüş farklarını silecek, insanlık idealinin tahakkukuna en büyük yardımı yapacaktır. Sinemaya layık olduğu ehemmiyeti vermeliyiz. – M. Kemal Atatürk

Sinemaya olan sevgisiyle bilinen Mustafa Kemal Atatürk, 1933 yapımı sinema filmin Bir Millet Uyanıyor’da kısa bir rol aldı. Türk Sineması’nın ilk dönemine damga vuran Muhsin Ertuğrul’un 1933 yapımı ‘Bir Millet Uyanıyor’ filminin 50’nci dakikasında tören kıtasını selamlayan Mustafa Kemal Atatürk, filmi çeken kameraya dönüp bakışını atıyor. ‘Bir Millet Uyanıyor’, Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sinema filminde rol aldığı ilk ve son görüntülerdir. Filmi izleyen Atatürk, filmi çok beğeniyor ve filmlerin devamının yapılmasını emrediyor. Ancak maalesef devamı gelmiyor.

Muhsin Ertuğrul, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nun aynı adlı eserinden senaryolaştırdığı ‘Bir Millet Uyanıyor’u Çanakkale ve İstanbul’un Maltepe ile Kağıthane semtlerinde çekti. Kurtuluş Savaşı sırasında, İstanbul’a gizli bir görevle gelen Kuvayi Milliye üyesi ‘Yüzbaşı Davut’a âşık olan öğretmen ‘Nesrin’in öyküsü üzerine kuruludur.

Türk sinemasının ilk Türkçe sesli filmi olma özelliğine sahip Bir Millet Uyanıyor’un galası, 7 Aralık 1932’de Elhamra Sineması ve Melek Sineması’nda gerçekleştirildi.

Bir Millet Uyanıyor’un başlıca özelliği görüntülerinde Atatürk’ün olduğu ilk sinema filmi olması. Gerek Kurtuluş Savaşı hikâyesiyle gerekse ulu önderimiz Atatürk ile Mareşal Kazım Karabekir’in görüntülerinin yer alması 53 dakikalık ‘Bir Millet Uyanıyor’u Türk sinemasının özel filmlerinden biri haline getirdi.

bir millet uyaniyor gazete reklami

Bir Millet Uyanıyor’un gazete reklamı

 

‘Bir Millet Uyanıyor’ için Atatürk ile de çekimler yapıldı.

Atatürk’e önce senaryo gönderildi ve filmde rol alıp alamayacağı soruldu. Atatürk’e teklif edilen rol, 10’uncu Yıl Nutku’nu okumasıydı. Atatürk, teklifi kabul ederek çekim ekibini Ankara’ya davet etti. Sonrasında yaşananları Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, şöyle anlatmıştı:

Atatürk Çankaya’da bizi kabul etti. Biraz izahat istedikten sonra fon olarak getirdiğimiz kara örtünün önüne geçti ve nutkunu irada başladı. Makine rahat rahat işliyor, şefin sesi çok rahat değiştirebiliniyordu. Bu arada sol taraftaki bir kapının önünde bayan Afet, bir milletvekili ve General Kazım beliriverdi. Üçü de yüksek sesle konuşuyorlardı. Atatürk’ün yüzünde ani bir değişiklik oldu, onlara dönüp seslendi; “Susunuz! Film çeviriyoruz. Salona gidiniz.” Atatürk’ün siniri bozulmuştu bir kere… “Bırakalım” dedi. Filmcilerin ısrarıyla devam etti. O sırada bahçıvanla birkaç kişi kapının yanında gülüşmeye başlamasın mı? Atatürk bu kez gürledi; “Ne o? Biz burada komedya mı oynuyoruz, yoksa bir devlet şefi gibi halka mütalaamızı mı bildiriyoruz. Bu ne terbiyesizliktir? Gülmeyiniz, çekiliniz, yıkılınız, gidiniz?” Sonra nutkunu tamamladı. Filmcileri uğurladı.

Ne var ki Çankaya Köşkü’nde çekilen sahneler, bilinmeyen nedenle Bir Millet Uyanıyor’da yer almadı. Nazım Hikmet’in laboratuvarda izlerken seste sorun olduğu yönündeki eleştirisinden dolayı Atatürk ile yapılan çekimlere filmde yer verilmediği yönünde tahminler bulunuyor.

Bu film ile ilgili bir diğer anı ise filmin görüntü yönetmeni Cezmi Ar ile yaşanmış. Cezmi Ar, Mustafa Kemal’e, tabii şöyle dur, böyle dur, diyemiyor ama diğer oyunculara şiddetle bağırıyor. Atatürk, “Gel Cezmi gel, burada başkomutan sensin. Ben bu işi bilmem. Önemli olan işin iyi çıkması. Bana da aynı şiddet ve hiddetle bağıracaksın.” diyor. Cezmi Ar hayatının son günlerinde; “Ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla çalışmadım.” diyecektir.

1937 yılının Ankara’sında, Çankaya Köşkü’nde Atatürk, yönetmen Münir Hayri Egeli ile bir film senaryosu üzerine konuşmaktadırlar. Senaryoyu Atatürk yazmış, adını da koymuştur. Filmin adı, “Ben Bir İnkilap Çocuğuyum” olacaktır. Filmi Münir Hayri Egeli çekecek, Atatürk de oynayacaktır. Ama artık ömrünün son yıllarıdır ve bu tasarısı gerçekleşemeyecektir. Senaryo halen arşivlerde saklıdır.

27 Kasım 1989 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde, Türk Sinemasının önemli geçiş dönemi yönetmenlerinden olan Faruk Kenç ile yapılan söyleşide, Kenç’in Atatürk’e bir nedenle mektup götürmesi ve ardından da Atatürk’ün Kenç’i çağırtması ile ilgili anısı şöyle anlatılmaktadır; “Atatürk o zamanlar Dolmabahçe’de. Beni yolladılar. Bir süre sonra beni çağırttı, kim olduğumu sordu. Babam Selanik’te Merkez Komutanlığı yapmıştır, onu oradan tanıyormuş. Ne iş yaptığımı sordu. Okulu bitirdim, film tahsiline Almanya’ya gidiyorum dedim. Bak çok güzel bir şey dedi. Bizim Türkiye’mizde her branştan mütehassısa ihtiyacımız var. Tahsilini bitirip dönünce bana Avrupa filmciliği ile Türk filmciliği hakkında güzel bir rapor hazırla. Peki dedim, elini öpüp çıktım. Döndüğümde raporu hazırladım. Fakat biraz sonra kaybettik onu”.

Atatürk’ün sinemaya verdiği önemi belirten bir başka olay da şudur;

Fuat Uzkınay’ın Kurtuluş Savaşı yıllarında yaptığı “Zafer Yollarında” isimli belge filmi 1930’lar tekrar ele alınmıştır. Atatürk 1934’de bu filmi izlemiş, ancak tatmin olmayınca çalışmaların sürdürülmesini istemişti. Kurulan komisyon Uzkınay’ın 3 bölümlük filmini 2 yıl çalışarak 12 bölüme çıkartmıştı. Ata bu sıralarda filmin durumunu sorup, filmin kendine ait sahneleri çoğunun hareketsiz olması nedeniyle tamamlanamadığını öğrenmesi üzerine, “Ben hayattayım. Milli Mücadeleye ait bütün evrakım, kılıcım, çizmem hali hazırda mevcut olduğuna göre, çağırdığınız da bana düşen vazifeyi yapmadım mı? Böyle bir teklif karşısında kalsam memnuniyetle kabul eder, bir artist gibi filmde rol alır, hatıraları canlandırırım. Bu milli bir vazifedir. Çünkü Türk Gençliğine bu mücadelenin nasıl kazanıldığını ispat etmek, hatırda bırakmak ancak bu filmle mümkün olacaktır” demiştir.

Bu konuşmanın hemen ardından Atatürk’ün sağlığı bozulmuş ve “İstiklal (Zafer Yollarında)” adlı film onun istediği gibi olamamıştır. Sinemanın gücüne, belgesel niteliğine bu denli çok inanan Atatürk’ün devrimleri, kişiliği, sinema aracılığı ile uzun yıllar kitlelere ulaştırılamamış aynı zamanda da arşivlere de yeterli belgeler kalamamıştır.

Ülkemizde Atatürk ile ilgili olarak yapılan filmler ya kurgu ile elde edilen belgesel filmler ya da Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen öykülü filmlerdir.