Yönetmen: Ferit Karahan - 2021
NÖTRALİST ÇELİŞKİLER
Eser kendine ait kimliğini ve sorularını bizi karşılar karşılamaz önümüze bırakıyor. Jüdische Ghetto-Polizei (Nazi Yahudi Polis Birimi) edasıyla kendisi gibi oraya sıkışmış çocukları duşa sokmak için bağıran, hakaretler eden bir başka çocuğun sesleriyle tanışıyoruz. 2-3 kişilik gruplar halinde duş aldırılan çocukların yaşadığı tartışma as olan otoritenin olaya müdahil olması ve cezalandırmasıyla sonlanıyor. Hepimiz gibi çocuklar da sevdikleri için değil mecbur kaldıkları için bulundukları yere esir düşmüş haldeler. ‘Devletin’ yurdunda.
BEETHOVEN-FÜR ELİS, KAR VE ‘FAZLA CANINI SIKMA’
Telefonların çekmediği, medeniyetten ve etik olan her şeyden uzakta, karla kaplı dağların arasına kapalı kalmış çocukları ve nizamı sağlamak veya günün stresini atmak için çocuklara dilediği gibi hakaretler yağdıran bir avuç memurun ve elbette Yusuf’un bir gününe şahit oluyoruz.
Her fırsatta devletin nefesini ensesinde hisseden çocukların toplama kampına müşteri olarak gelmiş gibi muamele görmesine tanıklık ediyoruz. Sigara içip kendilerine zarar verdikleri için değil canı öyle istediği için sebebiyetine meşruluk katan çocukları itip kakan öğretmenler, yolsuzlukları ve ırkçılıklarını kendilerince kılıflara sokuyorlar. Yusuf’un gözünden izlediğimiz bu dünya bize soru sordurmuyor aksine cevabını bildiğimiz soyut olan her şey karşısında yeniden içimizdeki yakıcı öfkeyi canlandırıyor. Hepimizin ilkokul yıllarından hatırladığı Beethoven’ın Für Elis eserine karşı mide bulandırıcı, nefret dolu hatıralar tekrar canlanıyor. Film bize hepimizin içinde olduğu o dönemi, insanları ve ‘devletin’ okullarını hatırlatmayı başarıyor. Öğretmenlerimiz artık geçmişte kalmış tatlı ekşi bir hatıra olmaktan çıkıp filmin içinde tekrar hayat buluyor. Zil sesiyle birlikte başlayan ve tek motivasyonu günün biteceğini bilmek olan çocuklar için çekilmesi epey zor eziyetler silsilesinin gerçekliğini hepimiz onaylıyoruz.
Dil, kişinin bilincinin gelişimiyle beraber kendini yetiştiren ve olağanlaşan bir iletişim aracıdır. Ülkemizin her köşesinde konuşulan farklı dillere rağmen Kürtçe her daim popülasyonun desteklemediği ve ülkenin ‘bekası’ için ayrıştırılan silah olarak görülmüştür. Eser kendi gerçekliğini zaman zaman bize Kürt coğrafyasında yetişmiş çocukların Türkçeye karşı çektikleri zorluklarıyla yansıtıyor. Söyledikleri anlaşılmıyor, kekeliyor veya Türk dilini okula başladıktan sonra öğrendiklerini itiraf ediyorlar. Anlatım bozuklukları konusunun işlendiği esnada öğrencilerden kar tatili üzerine gelen soruya karşı öğretmenin kar tatilinin ‘normal yerler’ için geçerli olduğunu söylemesi de işlenilen konuyla çocukların arasındaki bağ kadar zayıf olduğunu gösteriyor. Onlar normal olmayan bir coğrafyanın normal olmayan çocukları. Devletin izin verdiği kadar varlar ve Batı halkları için dehşet gibi görünen kar ve devamında gelen müjdeli tatil haberleri bile onlar için uzak bir dost.
STATÜNÜN AYAĞINI KAYDIRAN EŞİK
Revir, tecrübelerin bir başka boyutu ve hayatın gerçekliğini bize sunuyor. Eksikliklerle dolu olan soğuk oda öğrencilerden birine emanet edilmiş ve her gelene aynı tip ilaçlar verilerek gönderilmektedir. Öğrencilerin sıhhati okul müdürünün otomobilinin lastiği yanında lafügüzaf boş iş olarak askıda kalmıştır. Gösterilmeyen fakat rutine binmiş gibi ilerleyen hayatın akışı karşısında okul idaresinin tutumlarını kestirmek zor olmuyor. Öğrencilerin değil memurların içeriye girerken ayağını kaydıran neredeyse düşmesine sebep olacak kaygan zemin revirin eşiğinde adalete kıl payı yaklaşımı simgeliyor. Hasta çocuğun durumu kötüleştikçe ehvenişer karakterlerden minnet ummaya başlıyoruz.
HAYALET ÇOCUK CASPER
Bir çocuğun bakış açısıyla yorumladığımız bürokratik dünya kim olduğumuzu yer yer hatırlatsa da bunlardan en mühimi Yusuf’un da kim olduğunu anımsamasıdır. Tüm bu çetrefilli işlerin yanında yorucu bir günün ortasında kantine uğradığı esnada hayata birkaç saniyeliğine mola verip Casper izlemeye koyuluyor. Tepki vermiyor çünkü ölen bir çocuğun onu eğlendirmeyeceğini artık tecrübe etmiş haldedir.
Türkiye’nin geçmişi ve bugünü için ayna olan eser yarınların arifesinde olduğumuz bu zaman diliminde yalnızca içinde var oluşu sürdürmenin bile bedel ödemek manasına geldiğini aktarıyor. Hayatın varlığını referans almış olan film gerçeği yalnızca yaşayanların iyileştirebileceği veya manipüle edebileceğini de bize hatırlatıyor.
Sevgilerimle Yaren’e…