Yönetmen Cafer Panahi, sadece tahran caddelerinde taksi şoförlüğü yaparak ülkedeki; hırsızlık, idam cezası, cinsiyet ayrımı, miras adaletsizliği, ekonomik sıkıntı, yasaklı filmler, katı sansür yasaları, hurafeler, gerçek yerine İran için ideal olanı savunma, eğitim modeli, gasp edilen adamın ahlaki ikilemi, hapishane koşulları, keyfi tutuklamalar, açlık grevi, kadın hakları, insan hakları ihlalleri gibi pek çok sorunu kameradan bize yansıtıyor.
Taksideki ilk yolcularımız; bir hırsız ve muallim.
Arabaya yerleştirilmiş kamerayı fark eden ve onu mevcut hırsızlıklar için önlem sanan hırsız, hırsızların cezasının idam olması gerektiğini savunuyor. Şeriat hükümleri böyle. Ülkedeki hırsızlığın yegane sebebi de bu şeriat kurallarının hakkıyla uygulanmaması.
Bunu duyan muallim bunun aksi bir tavır alıyor. Suçu ortadan kaldırmanın, suçluların ortadan kalkması ile doğru orantılı olmadığını, ki uygulanacak cezanın da suçla orantılı olmadığını söylüyor. Her gün onlarca kişi şeriat hükümleri gereğince ipte sallandırılıyor ancak ülkede kargaşa halen hâkim.
Bir diğer yolcumuz korsan cd satıcısı oluyor. Ülkedeki istibdat rejimi dolayısıyla hemen her şey yasaklı. Hatta bu film bile!
Ardından kaza yapmış bir çift biniyor. Kask takmadığı için sadece erkek yara almış. O bu haldeyken düşündüğü tek şey, vasiyetnamesi çünkü ülkedeki şerait rejimine göre kadının miras hakkı yok. Ölecek kadar yara almamış ancak o panik haliyle ya ölürsem ve eşime bir şey kalmaz diye düşünüp apar topar kendini kayda aldırıyor, tüm varlığını eşine miras bırakıyor.
Hastaneye vardıkları zaman dahi bu sefer kadın telaşa kapılıyor. Çekilen video yönetmenin telefonundadır. Ülkedeki gerici, gelenekselci, dinci, baskıcı, taraflı ve cinsiyetçi yasalar ölüm anında dahi rahat bırakmıyor insanları.
Bu kez iki yaşlı teyze yolcu koltuğuna geçiyor. Ellerinde balıklar. Ülkedeki eğitimsizlik ve halkın sindirilmiş oluşu onları hurafelere ve batıl inançlara inanmak zorunda bırakıyor. Güya bu balıkları saat tam 12’de suya bırakmazlarsa ölecekler. Tüm telaşları bu yüzden.
Yolcu alımına bir süre ara verip okuldaki yeğenini almak üzere yola koyuluyor. Yeğeni küçük bir kız. Okuldan öğretmenleri kısa film çekmesi için onu ödevlendirmiş. Ülkedeki istibdatı bu ödev üzerinden dahi görebiliyoruz.
Kısa film çekmelidir evet ama bazı kurallar dahilinde. ‘’Müslüman ahlakına uygun örtülü olmalı.’’, ‘’Anlam giydirmekten kaçının. Şiddetten kaçının.’’, ‘’Uygun karakterlere kravat takmaktan kaçının.’’, ‘’Uygun karakterlere farsça isimleri takmaktan kaçının.’’, ‘’Müslüman peygamberlerin isimlerini tercih edin.’’, ‘’siyasi ve ekonomik konulara yaklaşımda bulunmayın.’’
Taksi Tahran (Taxi), İran Rehberlik Bakanlığı onayından geçemez ancak 65. Berlinale’de Altın Ayı ödülünü alır. Tüm bu baskılara rağmen yine de seyirciyle buluşur. İran’da ve baskının olduğu her yerde; kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!