Home > İnceleme - Analiz > Renkler ve Mum: Portrait of A Lady on Fire

Renkler ve Mum: Portrait of A Lady on Fire

Çözümlemeye Geçmeden Önce

Hikâye, 1770’li yıllarda Britanya açıklarındaki bir adada geçer. Varlıklı bir ailenin kızı olan Héloïse’nin evlenmesi için portresi yapılmalıdır. Portre yapılacak ve damada verilecek böylece evlilik merasimi başlayacaktır. Fakat bir problem vardır, Héloïse’nin ablası evlenmemek için intihar etmiştir ve Héloïse de evlenmek istemez. Bundan dolayı yüzünü ressamlara göstermez. Bunun üzerine Héloïse’nin annesi, ressam olan Marienne ile anlaşır. Marienne sözde Héloïse’nin arkadaşı olması için getirilir, asıl amacı Héloïse ile yakınlık kurup portresini yapmaktır. Fakat bu yakınlık başka bir boyut kazanır ve ikili birbirine aşık olur. Hikayemiz de tam olarak burada başlar.

Kadınlar ve Erkekler

Film boyunca içinde erkek olan toplam iki sahne görürüz. Bu sahnelerden ilki henüz filmin başındaki sandal sahnesidir. Sandaldaki tek kadın Marienne’dir. Erkekler sandalın bir köşesinde, Marienne sandalın bir köşesinde oturur. Asla yan yana gözükmezler. Cutlar ile hep karşı karşıyadırlar. Marienne ilgi alanını yani tuvalini denize düşürür. Sandaldaki erkekler hiçbir şey yapmaz ve Marienne denize atlayarak tuvalini kurtarır. Bu sahne bize Marienne’nin sanatına tutkusunu ve bir erkeğe ihtiyacı olmadığını anlatır.

Diğer sahne ise filmin sonlarına doğrudur. Erkek hizmetçi mutfakta yemek yer. Marienne, Héloïse ile zamanının dolduğunu burada anlar.

Fransız Kültüründe Renkler

Filmin henüz başında, 00.02.58’de Marienne’yi öğrencilerine poz verirken görürüz. Arkadaki perdenin iki yanı mavi, ortası beyazdır. Ayrıca Marienne’nin üstündeki elbise de mavidir. Bu iki renk de Fransa bayrağının renkleridir. Mavi, özgürlüğü, eşitliği, melankoliyi temsil eder. Film boyunca özgür olma hayalleri kuran Héloïse için manidardır ki Héloïse film boyu mavi elbise giyer. Marienne için ise Héloïse’yi özgürlüğüne kavuşturacak kişi gözüyle bakılır. Beyaz, barışı ve masumiyeti simgeler. Bu da yine Héloïse’nin masumiyetini çağrıştırır.

Beyaz renk için filmde iki değinilmesi gereken yer daha vardır.

1- Dakika 00.30.00’da Marienne, Héloïse’nin resmini yaparken yüzünü beyaza boyayarak başlar. Bu da bize Marienne’nin Héloïse’yi ne kadar ve saf olarak nitelendirdiğini açıklar.
2- 01.34.11’de Héloïse’nin bembeyaz kıyafetteki illüzyon hali Marienne ’ye görünür. Daha sonra Marienne, Héloïse’nin yanına, yatağa gider, sevişirler.

Bu iki renk ikili arasındaki “Özgür ve Masumu” simgeler. Şimdi gelelim iki farklı renge daha. Turuncu ve yeşil.

Turuncu rengi filmin genelinde Marienne’nin üzerinde görürüz. Fransız kültüründe bu renk “Sıcaklık ve Davetkar” olarak tanımlanır. Bundan dolayı mimaride kullanılan ağırlıklı renktir. Genellikle Güney Fransa civarlarında kullanılır. Coğrafi olarak İtalya’ya yakın bir bölgedir. Marienne’nin İtalya geçmişine ufak bir bağlamdır. Ayrıca Turuncu renk “Duygusallık ve Enerjiyi” de temsil eder. Van Gogh’un da fazlaca kullandığı bir renktir. Sıcak ve davetkar gibi sıfatlar filmde Marienne’nin rolünü özetler nitelikte.

Gelelim Héloïse’nin tabloda giydiği yeşil renk elbiseye. Yeşil, anlam bakımından oldukça tezat bir renktir. Fransız kültüründe yeşil hem umudu simgelerken aynı zamanda şanssızlığı ve ölümü de simgeler. Héloïse’nin tüm film boyunca umudu olması, fakat bedbaht olması bu renge cuk oturuyor diyebiliriz.

Portrait of A Lady on Fire 2

Mumlar ve Yalnızlık

Sanırım filmdeki her karaktere yalnız diyebilirim. Daha doğrusu her karakterin kendi başına olduğunu, kendi bacağından asıldığını söyleyebilirim. Filmde karakterlerin sosyalleşmesi ve ikili ilişkiler kurması ateşle sembolize edilmişe benziyor. Bu gözlemimi filmdeki mum sayılarına bağlayabilirim.

Örnek vermek gerekirse, 00.06.40’ a bakabiliriz. Marienne ilk başta hizmetçi ile hiç konuşmadı, yanan şey sadece bir mumdu. Fakat ne zaman hizmetçiyle samimiyetini arttırdı o zaman yanan mum bir aleve döndü. Bir diğer örneğim ise mum sayısı. Film boyunca Marienne tek bir mumla aydınlandı, gayet normal. Fakat 01.02.50’ ye baktığımız zaman Héloïse’nin güvenini kazanıp samimiyet kurduklarında elinde iki mum olduğunu görürüz. İkisi beraber yanarlar.

01.11.12’ de Hizmetçi, Héloïse ve Marienne mutfakta beraber yemek yaparlar ve arkada kocaman bir alev vardır. Kişi sayısı arttıkça alevin boyutu artar.

Hizmetçi istenmeyen bir çocuğa hamiledir ve çocuğu düşürmeye çalışır. Hizmetçi de bir derde sahiptir. Üçünün derdi birleşince ufak bir mum değil, kocaman bir alev olur.

Yine 01.07.00’de beraber oyun oynadıkları sırada arkada büyük bir alev vardır. Bu sahnedeki cutlara bir alt başlıkta ayrıca değineceğim.

Çerçeveler ve Geçişler

Filmde oldukça fazla cut vardır. Karakterler genellikle karşı karşıya dururlar ve aynı çerçeve içinde yer almazlar. Diyaloglar bir tenis maçıymış gibi karşılıklı kesmelerle verilir. Fakat bu durum samimiyet arttıkça azalır. Önce yakın planlara bakalım.

00.11.20’de Marienne ve Hizmetçi arasında bilgi alışverişi olur. Şarap vermesini istemesi gibi gayet yüzeysel bir iletişim geniş planda olurken bu bilgi alışverişi yakın planda gerçekleşir.

00.19.50’ de karakterler ilk defa beraberlerdir fakat yan yana değillerdir. Héloïse kaçar Marienne kovalar. Henüz yan yana gelecek kadar yakın değillerdir. 00.21.30’ da ilk defa yan yana gelirler. Kamera yandadır. Açıdan dolayı sanki ikisinin yüzü tek bir yüzmüş gibi birleşir. Bu birleşme sahnesi ileriki sahnelerde olacaklar için ipucu verir. Mesela, tıpkı 00.43.00’ da ki netlik oyunu gibi. İkili, önlü arkalı dururlar. Héloïse artık kendini Marienne’ ye yakın hisseder. Bundan kaynaklı, sert bir cut yerine yumuşak bir netlik geçişi ile ikili bağlanır. Bu hareket bize ikilinin artık daha samimi olduğunu hissettirir.

Karakterler hala yeterince yakın değillerdir. Hala daha karakterlerin içine bakabileceğimiz o yakın plan gelmemiştir. Ta ki Marienne’nin Héloïse’ye ressam olduğunu itiraf ettiği sahneye kadar. 00.46.30’da Marienne gerçeği itiraf eder. İtiraftan sonra omuz plan daha da yaklaşır ve iki karakteri de yakın plan görürüz. Odağımız tamamen duygulardır. Ve yine sert cutlar ile geçiş yapılır çünkü güven tekrar sarsılmıştır.

Héloïse, Marienne’ ye yine güvenene kadar yan yana gözükmezler. Ta ki Marienne bitirdiği portreye zarar verip Héloïse’nin kalbini kazanana kadar. Bu olaydan sonra ikiliyi tekrar 00.54.00’da aynı karede görürüz. Tekrar beraber olacak kadar birbirlerine güveniyorlardır.

Hizmetçiye bir mektupmuş gözüyle bakalım. Haber veren, bilgi ileten, anlam taşıyan değerli ama her yerde olan bir kâğıt. Şimdi de dakika 00.57.45’e bakalım. Hizmetçi kız, çocuğu düşürmek için Héloïse ve Marienne arasında, sahilde koşuşturuyordur. Hizmetçi artık yorgun haldedir. Héloïse’den Marienne’ye doğru koşarken yıkılır. Yani mektup ulaşamaz. Bu da bize filmin sonunda Héloïse ’in gideceğini haber verir.

Yukarıda bahsettiğim 01.07.00’a geri dönelim. Daha önce geçişleri nasıl yorumladığımı göz önüne alalım. Bu sahnede bir cut yoktur, kamera yavaş ve sakince bir karakterden diğerine süzülür. Artık bu üç kadın bir aile olmuştur, sert geçişlere gerek kalmamıştır. Bu samimiyet 01.49.30’a kadar devam eder. Artık hep beraberlerdir. Ta ki 01.54.00’a kadar. Bu sahnede Héloïse’nin başka bir ressam tarafından yapılmış tablosunu görürüz. Héloïse ve Marienne tekrar karşı karşıyalardır, sert cutlar ile ayrılmışlardır.

Filmin kapanışında Héloïse’yi çaprazdan görürüz. Bize, yani Marienne’ye kalbini kapatmamıştır, tamamen sırt çevirmemiştir ama artık bir ailesi ve çocuğu vardır, onlara bakmalıdır. İçinde bulunduğu bu durumdan dolayı hiçbir yere net olarak dönemez.

Portrait of A Lady on Fire 3

Gölgeler ve Özgürlük

Bu başlık için 00.33.00’a bakmamız gerekiyor. Sahnede Héloïse ve Marienne sahilde oturuyorlardır. Héloïse, Marienne’ye güvenmeye başladığı için yan yanadırlar. Tekrar gölgeye dönelim. Marienne’nin yüzüne kısmi bir ışık düşer, tamamen aydınlık değildir. Çünkü seçim şansı olsa bile hala tamamen özgür değildir. Héloïse’nin yüzü ise tamamen gölgedir, hiç mi hiç seçim şansı yoktur, kaderi çoktan bellidir, karanlık.

Héloïse ve Meryem

Mağaradaki kadın figürü birçok mitolojik ve dini motifte bulunur.

Homeros’un Odysseia destanında, tanrıça Kalypso, bir mağarada yalnız yaşamaktadır. Odysseus, denizde sürüklenip Kalypso’nun adasına gelir ve Kalypso, onu yedi yıl boyunca mağarasında tutar. Bu mit hem kadının izolasyonunu hem de erkeği alıkoyma gücünü yansıtır. Kalypso, ilahi bir figür olmasına rağmen, mağara gibi bir yerde yaşar, doğanın bir parçasıdır ve insanüstü bilgeliğiyle Odysseus’a farklı bir dünya sunar.

Veya başlıktaki gibi Meryem’den bahsedebiliriz. Saflık, bilgelik, doğum. Ve bunların hepsi mağara gibi ilkel bir yerde. Tıpkı, Cebrail meleğin Muhammed’e ilk kez göründüğü Hira Mağarası gibi.

Chuck Palahniuk: Saat ve Silah

Fight Club kitabının yazarı olan Chuck Palahniuk bu filmde de başarıyla işlenmiş olan “Saat” teriminden bahseder.

Bu terime göre eğer bir yazar eserinin gereksiz uzadığını veya yeterince gerilim yaratamadığını düşünürse hem zamanı kısıtlayacak hem de gerginlik oluşturacak bir materyal kullanmalı. Hizmetçi kızın hamileliği bu terim için çok iyi bir örnek. Hizmetçinin hamileliği sayesinde geçen haftalar bir zaman taşır yani uçup gitmez hem de hikâyeye bir dinamik katar. Böylece Héloïse ve Marienne dramının yanına bir de hamilelik dramı eklenerek daha katmanlı bir hikâye anlatılmış olur.

Bir diğer saat ise ateştir. Filmin başında ufak bir mumla başlayan ateş özellikle 01.07.00’da kocaman bir aleve dönüşerek bize saatin işlediğini hatırlatır.