İran sinemasının entelektüel tavrı Mehrcui sinemasında vardır. Mehrcui, sinema ve felsefe eğitimi almış eğitimli bir yönetmendir. Filmlerinde entelektüellerin kaygılarını ve onların çektiği acıları temsil eder. Modern ve postmodern özellikleri bir potada eritir. En önemlisi de yönetmen “Gaw” filmi ile İran Yeni Dalgasını başlatmış ve İran’da modern, politik, eleştirel bir sinema biçiminin öncüsü olmuştur.
Geçmişle Yüzleşme ve Ait Olduğuna Dönüşme
Goli Taraghi’nin “Başka Bir Yer” adlı kitabının kısa bir öyküsünden yola çıkılarak çekilen “Derakhte Golabi (The Pear Tree) – Armut Ağacı” filmine bakacak olursak; temel insani değerler, dönem geçişleri, politik atmosfer ve toplumsal yapının yanı sıra İran burjuvazisi de incelenir bir bakıma. Filmin protagonisti (ana karakter) Mahmud, doğduğu ve Beyi olduğu eve, Dermavend’e gider. Bitirmeye çalıştığı bir kitap ve söz verdiği yayın evleri için makaleler yazmak zorundadır; fakat Mahmud yazar blokajı yaşar ve yazmaya devam edemez. Buraya geliş amacı kendini her şeyden ve herkesten soyutlamak iken bunu da başaramaz. Bahçesindeki tüm ağaçlar meyve vermiştir ve bazen bu ağaçları kıskandığını düşünür. Ancak bir armut ağacı çiçek dahi vermemiştir ve evin kâhyaları sürekli ağaca bakması ve onunla konuşması için Mahmud’un çalışmasını bölerler. Oysa o yazmanın hesaplarını yapar.
Kâhyaların gerekli tüm bakımlarının yapılmasına rağmen ağacın çiçek dahi vermemesi bir musibet olarak görülür. Ağaç diridir ve zamanı gelince meyve verecektir oysa. Mahmud da yazmak için tüm imkânlara ve ortama sahipken yazamaz. Aslında çocukluğunun bu unutulmaz ağacı ile bir özdeşlik yaşar adeta. Ağaçla beraber iç yolculuğa ve geçmiş yaşantılara doğru düşüncelere dalar.
İmkânsız Keşkeler ve M.
“Akıp giden zaman herkesi bir başkasına dönüştürüyor” Mahmud’un deyimiyle.
Mimçe (Mahmud için M.) kendisinden iki, üç yaş büyük kuzenidir. Çocukluğunun o unutulmaz bahçesinde her yaz gördüğü aşkıdır. M. onun için bahçenin ve evin hayat kaynağıdır. M. babasının bulunduğu Paris’e gitmek ister. Günde bir kitap okuyan bu kız, onun için her şeyi bilen bir yönlendiricidir ve onun verdiği her görevi eksiksiz yerine getirir. O gitmesin diye çok dil döker; ama M. gider. Orada buluşacakları zaman için birbirlerine söz verirler. Dermavend artık Mahmud için meyve ağaçlarıyla dolu bir bahçeden çöle dönmüştür. Bu ayrılığı ölüm gibi görür.
Mahmud, geçmiş hayalinden bir an uzaklaşır ve kâhyalarla ağacın yanına gider. Ağaca olan yaklaşım tıpkı bir insanı inadından vazgeçirmek gibidir. Onunla baş başa kalınca içinde bulunduğu buhranla ağaca sitem eder.
İçsel dünyası ve hayallerini sorgulamaya devam ederken “Niçin yazayım?” der. Aslında insanların ondan tüm yazma beklentisi o yazmak istediği içindir yazmasa da olur bunun farkındadır.
Hayallerinde geçmişin karşılık bulamayan aşkı aynı zamanda bir ideolojik karşıtlığa yol açmıştır delikanlı çağlarında. İran’ın politik atmosferi içinde yaşadığı gençlik yılları, dünyayı değiştirme konusunda yazma arzusuna dönüşmüştür.
M.’den aldığı son mektupta onun siyasetten nefret ettiğini ve tarihi olaylarla ilgilenmediğini anlar. Bu âşıkane bir mektuptur ve nihayet aşkına karşılık veren son mektuptur. Bunu da karıştığı siyasi olaylarla girdiği hücrede öğrenir.
Uygun zamanda meyve verecektir denilen ağacın şafak sökmeden yanına giden Mahmud onu uzun uzun izler. Ağaç şimdi sessizliğe gömülmüş, dünyasında olup bitenleri izlercesine duruyordur. Tıpkı Mahmud gibi. Oturup ağaca sırtını dayayan Mahmud, antik ve irsi bir yorgunluğun tüm bedeninden savdığını ve uzun yollar sonunda bir durakta durmuş gibi olduğunu hisseder. Sınırlı aklı ile sonsuzluğu kavramaya çalışır. Ağacın yüklü dinginliği bulaşır ona da. Geçmişinin üzerini örten tozlar kalktıkça bugün içinde bulunduğu durumun nedeni de ortaya çıkar. Ama her şeyin bir zamanı vardır ağacın meyve vermesinin bile.