Home > İnceleme - Analiz > İnceleme: Paroxismus
“Kürklü Venüs gülümseyecek”

Film: Paroxismus (Venus in Furs) – Kürklü Venüs

Yönetmen: Jesus Franco

1969 yılında çıkan, Jesus Franco’nun yönettiği ve başrollerinde James Darren, Maria Rohm, Barbara McNair, Klaus Kinski gibi ünlü isimlerin yer aldığı Paroxismus (Venus in Furs / Kürklü Venüs), gerilim ve korku öğelerin yanı sıra, görselliğiyle büyüleyici erotik anlatıma sahip bir film olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul ve Rio de Janerio’da çekilen film, izlediğinizde dönemin İstanbul’una da şahit olma avantajını yakalayabiliyorsunuz. İntikam alış şekillerin ve kimi bünyeyi rahatsız edecek müzikleri ile öne çıkan Paroxismus, bir yandan kendini kaybetmiş bir caz müzisyeni olan Jimmy Logan, diğer yandan ise öldüğünde bile güzel görünen Wanda Reed isimli kadının gözünden izliyoruz. İstanbul’da çekilen sahnelerin filmi izleyecekler için iyi bir nostalji yaşatacağını belirtmemde de fayda var. Paroxismus; egzotik mekan seçimleri, bol bol duyduğumuz caz müzikler, farklı sekanslardaki uyumsuz zamanlarda işlenen intikam macerasıyla da başarılı bir film olarak göz çarpıcı.

İstanbul’un genç playboyu Ahmed, arkadaşları Olga ve Kapp ile bir gece S&M kulübüne gelen Wanda’ya vampirane türünde tecavüz ederler ve Wanda orada ölür. O gecenin sabahında Wanda’nın cesedi sahile vurur. Cesedi sabah kumsalda caz müzisyeni Jimmy tarafından bulunur ve Jimmy, Wanda’yı gördüğünde ölü olmasına rağmen âşık olur. Jimmy aslında bir gün önce S&M partisinde Wanda’yı görür ama kolay kolaya anımsayamaz.

Paroxismus 1

Jimmy, kumsalda Wanda’yı görmeden önce kuma gömülmüş bir trompet bulur ve kendi anlatımıyla “trompeti olmayan bir müzisyen, sözleri olmayan bir adam gibidir” şeklinde kendine atıfta bulunur. Jimmy, bu duruma üzülerek müzik yeteneğini kaybettiğine inanır ve bunu geri kazanması için Rio’ya gider. Müzik yeteneğini geri kazanması, orada tanıştığı Rita sayesindedir ve Rita, Jimmy’i çok sevse de Jimmy’nin aklında sadece Wanda vardır. Hayatını sürdürür ve bir gece Wanda’nın kürkler içerisinde diri bir şekilde ortaya çıkmasıyla intikam cinayetleri başlar. Kameranın yakın çekimleri dönemine göre çok başarılı olmasının beraberinde İstanbul’un hoş görüntülerinden bol bol duyulan ezan sesine, camiler ve Osmanlı mezar taşları filmde gerilim öğesi olarak kullanılıyor.

Paroxismus, herkese tavsiye edebileceğim bir film değil ama türünden hoşlananların, özellikle David Lynch filmlerine hakim olanların bakması gerektiğini düşünüyorum. Bence Lynch’in Jesus Franco’dan ilham aldığı apaçık belli oluyor. Filmin özellikle son yarım saati çok heyecanlıydı. Kovalama sahnelerinde Türkçe konuşmalarına da şahit olabiliyoruz ve bu sekans bir film için en iyisiydi. 60’lı yılların sonunda tecavüz istismarından doğaüstü bir aşk hikâyesine dönüşmesi filmi izlenebilir kılıyor.

Alman aktör ve yönetmen olan Klaus Kinski, playboy olan Ahmed karakterini canlandırsa da film boyunca yer aldığı az dakikalık sahnelerinde tek kelime etmiyor ve görüntüsüyle oyunculuğunu konuşturuyor Paroxismus filminde.

Wanda’nın intikam alma sahnelerinin ardından bir müzik gelir ve “Venus in furs will be smiling” sözlerini işitiriz. Anlarız ki Wanda, işini usulüyle bitirmiş ve bir sonraki intikamı için hazırlık yapacağının sinyalini bu sözler sayesinde alırız.

Çıplaklık mevcut ama her bünyeyi rahatsız edebilecek türden değil. Rahatsız olacaksanız çıplaklıktan değil, filmin atmosferinden rahatsız olmalısınız.