Home > İnceleme - Analiz > İnceleme: Corsage – Korsaj

İnceleme: Corsage – Korsaj

Bugün 2022 yapımı, Marie Kreutzer’in yönetmeni olduğu bir dönem filmi olan ‘Corsage – Korsaj’ı inceleyeceğiz. Filmin adından bile filmin anlattıkları ve meselesi hakkında epeyce ipucu alıyoruz aslında. Filmimiz fiziksel olarak bir korsajın kadın bedenini sıkıştırıp nefessiz bırakması metaforunu kullanarak kadının psikolojik olarak da sıkışıp nefessiz kalışının hikayesini kameraya alıyor. Gerek günümüzde gerek geçmişte, gerek avam gerek soylu sınıftan kadınların tarih boyunca hem fiziksel hem de psikolojik baskılar gördüğünün güzel bir temsili bu film. Filmimiz mükemmelliyetçi, depresif ve aynı zamanda oldukça özgür ruhlu Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth’in hayatını anlatıyor. Tarihte Sisi olarak da bilinen Elisabeth, fiziksel görünüşüne hastalık derecesinde olan takıklığıyla biliniyor. Saçları ayaklarına kadar uzanan ve sadece günlük saç bakımı yaklaşık üç saat süren, 45 cm’lik bel çevresiyle aneroksik bir yaşam süren Elisabeth, filmimizde 40 yaşına gelmesiyle birlikte zamanı için yaşlı kategorisine girmeye ve bundan dolayı hayatında bir takım değişiklikler yaşamaya başlar. Bir bakıma imparatoriçenin soylu hayatından, çevresinden ve taşıdığı ağır sorumlulukların yükünden gördüğü baskılar arasında sıkışmış bir halde, kendi istediği biçimde var olabilmesinin mücadelesini izliyoruz.

Filmin başrolü Elisabeth’i canlandıran Vicky Krieps’ın performansını çok beğendiğimi söylemekle başlayalım. Kendisinin Cannes Belirli Bir Bakış’ta ve Avrupa Film Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alması hiç de şaşırtıcı değil açıkçası.

Sinematografisinin beni tatmin etmediğini belirtmekle birlikte filmin ve başkarakterimizin ruhunu iyi bir şekilde yansıttığını söylemekte fayda var. Aslında demek istediğim bir izleyici olarak bir dönem filmi izlerken ister istemez günümüzde geçen bir filmden daha farklı ve görkemli tasarımlar görmek istiyor insan. Ancak filmimizdeki görüntüleri, bir dönem filmi estetiğinden yoksun bulduğumu ve birçok seyirciyi etkileyemeyeceğini düşünmekle birlikte bu seçimin bilinçli ve bir bakıma gerekli bir tercih olduğunun da farkındayım. Yukarıda da belirttiğim gibi filmimiz Elisabeth’in bu depresif, melankolik ve içine sıkışmış hayatını merkezine oturttuğu için görüntülerle de bu ruhu desteklemek gerektiğinin farkındayım. Ama bu gerekçenin farkında olmak bile bundan farklı bir şekilde yapılamaz mıydı gibi sorularımı zihnimden atabilmiş değil doğrusu.

Film ile ilgili en büyük ve benim için de kayda değer bulduğum eleştirilerden biri Elisabeth’in aşırı tek yönlü ve bir bakıma sığ bir karakter olarak oluşturulmuş olması. Burada demek istediğim, tarih sayfalarında Elisabeth için kendi bakımına ve fiziksel görünüşüne önem vermesiyle birlikte zihnine de iyi davranmaya çalıştığı görülüyor. Günlük yaklaşık 3 saat süren saç bakımı sırasında kitaplar okuması, ana dili gibi bildiği diğer dilleri, şiire olan düşkünlüğü ve hatta kendisinin de 600’ten fazla şiiri olduğunun bilinmesi, bahsedilen örneklerden sadece birkaçı. Filmde ise bunlara dair hiçbir bilgi verilmemesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı açıkçası. Tabii ki yönetmen Marie Kreutzer’in filmin ne kadarının kurgu ne kadarının gerçek olarak uyarlandığının belli bir oranının olmadığını belirtmesi, bu tür eleştirilerimizi kulak arkası ediyor denebilir.

corsage 2

Filmin müziklerine değinmeden de geçemeyiz elbette. Müzikleri ‘Camille’ isimli bir sanatçı yapmış. Müzikler adeta filmin o melankolik atmosferiyle uyum içinde eriyor ama aynı zamanda karakterinden de ödün vermeyerek seyircide bomba etkisi yaratıyor. Sanatçı Camille’i, Michael Giacchino ile ünlü animasyon Ratatouille’a yaptıkları ‘Le Festin’ şarkısıyla tanıyor olabilirsiniz. Orada da harika bir iş çıkardığını belirterek bundan sonra kendisini radarıma alacağımı söyleyebilirim.

Genel olarak filmin ağır bir temposu ile karamsar bir havası olduğunu ve bazı seyirciler için “Hiçbir hikaye anlatmıyor.” eleştirilerine maruz kalabileceğini öngörmekle birlikte ben filmi gayet beğendim. 2022 yılının en iyi filmlerinden olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bence kesinlikle izlemeye değer bir film. Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Filmlerde görüşmek üzere…