Home > Özel Dosya > Filmeridis Kardeşler’in Sinema Mirası

Filmeridis Kardeşler’in Sinema Mirası

Sevgili sinemaseverler, bu hafta sizleri İstanbul’un sinema tarihine damga vuran bir ailenin, Manasi, İoakim ve Diyamandi Filmeridis kardeşlerin hikâyesine davet ediyorum. Rum kökenli bu üç İstanbullu kardeş, soyadlarını Fidaris’ten Filmeridis’e çevirerek Türk sinemasının altın çağında unutulmaz izler bıraktı. Şarköy’den Beyoğlu’na, oradan Yunan sinemasının Türkiye’deki yankılarına uzanan yolculukları, sinema makinelerinden stüdyolara, görüntü yönetmenliğinden yapımcılığa kadar uzanan bir tutku öyküsü. Osmanlı’nın son yıllarından Yeşilçam’ın yeni yeni Yeşilçam olduğu yıllarda bu kardeşlerin hikâyesi, Türk ve Yunan sinemasının kesişiminde bir köprü kuruyor. Hazırsanız, perdeyi aralıyorum!

Bir Ailenin Sinema Sevdası

Filmeridis kardeşler, Şarköy’de bağcılık ve şarapçılıkla geçinen Rum kökenli bir ailenin çocukları olarak dünyaya gelmiştir. Ailenin asıl soyadı Fidaris’ti, ancak sinema sektörüne adım attıklarında daha akılda kalıcı ve sanatsal bir soyadı olarak Filmeridis’i seçtiler. En büyük kardeş Manasi Filmeridis (1913-1997)[i], 1913’te Şarköy’de doğdu. Balkan Savaşı’nın kaotik günlerinde ailesiyle birlikte İstanbul’a, Beyoğlu’na taşındılar. Babası Dimosthenis, Şark Sineması’nda kantin işletmecisi olarak çalışmaya başladı ve ailenin sinemayla ilk bağı böyle kuruldu. Manasi, genç yaşta Galata’da sinema makineleri satan bir mağazada iş buldu. Bu iş, ona sinema dünyasının kapılarını aralamıştır. Kamera asistanlığından ses teknisyenliğine, oradan dublaj teknisyenliğine uzanan yolculuğunda, Memduh Ün, Metin Erksan ve Atıf Yılmaz gibi dev isimlerle çalışarak 100’ün üzerinde filmde görüntü yönetmenliği yapmıştır.

Ortanca kardeş İoakim Filmeridis (1915-1982)[ii], 1915’te Beyoğlu’nda doğmuştur. Öğrencilik yıllarında fotoğrafa olan merakı, onu sinemaya çekmiştir. Babasının çalıştığı Şark Sineması’nın sahibi olan İpek Film Stüdyosu’nda işe başlamış ve görüntü yönetmenliğiyle kariyerinde ilerlemiştir. 1950’lerde Güven Film şirketini kurarak yapımcılığa adım atmış ve Türk sinemasında önemli bir figür haline gelmiştir.

Küçük kardeş Diyamandi Filmeridis ise 1920’de yine Beyoğlu’nda doğmuştur[iii]. 18 yaşında İpek Film’de kurgu yönetmeni yardımcısı olarak sektöre girmiş ve yaklaşık 40 yıl boyunca kurgucu olarak çalışmıştır. Sinema tutkusunu çevresine de bulaştıran Diyamandi’nin eşi Luiza, İzmir’deki Elhamra Sineması’nda ve İstanbul’daki İnci Sineması’nda kasiyerlik yapmış, bir dönem de ses teknisyeni olarak çalışmıştır.

filmeridis kardeslerin sinema mirasi

Türk Sinemasının Teknik Ustaları

Filmeridis kardeşler, hem sesli Türk sinemasının temellerinin atıldığı dönemde hem de Yeşilçam döneminde teknik ustalıklarıyla öne çıkmışlardır. Manasi Filmeridis, görüntü yönetmeni olarak çalıştığı filmlerde Türk sinemasının görsel dilini şekillendirmiştir. 1940’lar ve 1950’lerdeki filmleri, dönemin teknolojik kısıtlamalarına rağmen estetik açıdan çarpıcıdır. Memduh Ün’ün Piç (1956) ve Ülkü Erakalın’ın Arka Sokaklar (1963) filmlerindeki görüntü yönetimi, toplumsal gerçekçi sinema hareketine güç katmıştır. Manasi’nin kamerası, İstanbul’un sokaklarını, taşrasını ve insan hikâyelerini gerçekçi bir zarafetle yakaladı. 126 (IMDb verilerine göre) filme imza atması, onun Türk sinemasındaki yerini görmemiz için bence yeterli.

İoakim Filmeridis, İpek Film’de geçirdiği yıllarda sinema teknolojisine olan hâkimiyetiyle tanınmıştır. 1951’de İpek Film’den ayrılarak iki ortakla Erman Film’i kurmuştur. Eski bir ahırı kiralayıp laboratuvar, plato, montaj ve dublaj stüdyosuna dönüştürerek, dönemin koşullarında tam teşekküllü bir film stüdyosunu Türk sinemasına kazandırmayı başarmıştır. Ancak, 1955’teki 6-7 Eylül Olayları, ülkede yaşayan tüm Rumlar’ın olduğu gibi İoakim’in hayatını da derinden etkilemiştir. Ortağı Hürrem Erman, stüdyoya el koyunca İoakim ayrılmak zorunda kalmıştır. Ayrıca, 1954’te Atıf Yılmaz’ın Şimal Yıldızı filminin setinde çalışırken, filmi izleyen Elia Kazan (Elias Kazancıoğlu)’dan Hollywood’a davet almıştır. Ancak İoakim, İstanbul’a ve Türk sinemasına olan bağlılığı nedeniyle bu teklifi reddetmiştir. 1959’da Ömer Lütfi Akad’ın başyapıtı Yalnızlar Rıhtımı’nın görüntü yönetmenliğini üstlenmiştir. Bu film, İstanbul’un melankolik atmosferini ve aşkın karmaşasını ustalıkla yansıtan görsel diliyle Türk sinemasının mihenk taşlarından biridir.

Diyamandi Filmeridis ise kurgu masasında Türk sinemasının hikâyelerini şekillendirmiştir. İpek Film’de başlayan kariyeri boyunca, Vesikalı Yarim (1968) ve Samanyolu (1967) gibi klasiklerde kurgucu olarak çalışmış, filmlerin akışını ve duygusal ritmini ustalıkla düzenlemiştir. Yukarıda da belirttiğim gibi, sinema aşkını eşi Luiza’ya da bulaştıran Diyamandi, onun Elhamra ve İnci Sineması’nda çalışmasını teşvik etmiştir.

Yunan Filmlerinin Türkiye’deki Yankıları

1950’ler ve 1960’lar, Türk sinemasında Yunan filmlerinin altın çağıydı. İoakim Filmeridis, bu dönemde sadece görüntü yönetmenliğiyle yetinmemiş, aynı zamanda yapımcı olarak Türk ve Yunan sineması arasında bir köprü kurmuştur. Türker İnanoğlu ile iş birliği yaparak, Yunanistan’dan bir dizi filmi de Türkiye’ye getirmiştir. Bu filmler, özellikle İstanbul’daki Rum azınlıkların yoğun ilgisiyle karşılandı ve geniş kitlelerce sevildi. İoakim’in yapımcılığını üstlendiği filmler arasında, Yunan sinemasının efsanevi ismi Aliki Vougiouklaki’nin başrol oynadığı Dayak Cennetten Çıkmadır (orj. “To xylo vgike apo ton Paradeiso” 1959) öne çıkmıştır. Bu film, beklenmedik bir gişe başarısı elde ederek Yunan filmleri modasını ateşlemiştir. Filmin neşeli anlatımı ve Vougiouklaki’nin büyüleyici performansı, Türk seyircileri sinema salonlarına çekmiştir.

İoakim’in girişimleri, Türk yapımcıları da harekete geçirmiştir. Yapımcı, Muharrem ve Şevket Aktunç kardeşler, İoakim’in Yunan sinemacılarıyla kurduğu ilişkilerden ilham alarak bu akımı devam ettirmişlerdir. 1960’ların başında, Yunan filmleri Türkiye’de popüler bir eğlence haline gelmiştir. Bu filmler, melodram ve komedinin harmanlandığı hikâyeleriyle, Türk sinemasındaki duygusal anlatımlara benzer bir tat sunduğu için seyirci de yabancılık çekmemiştir. İoakim, bu kültürel alışverişin öncüsü olarak Türk sinema sektöründe unutulmaz bir iz bırakmıştır.

filmeridis kardeslerin sinema mirasi 2

6-7 Eylül Olayları’nın Gölgesi

Filmeridis kardeşlerin hikâyesi, Türk sinemasının parlak günleriyle olduğu kadar, dönemin toplumsal çalkantılarıyla da şekillenmiştir. 6-7 Eylül Olayları (1955), Rum kökenli İstanbullular için bir kırılma noktasıydı. İoakim’in Erman Film’den ayrılmak zorunda kalması, bu olayların bir sonucu oldu. Katliam, İstanbul’un çok kültürlü dokusuna zarar verdi ve Rum sinemacıların sektördeki varlığını zorlaştırdı. Ancak Filmeridis kardeşler, bu zorluklara rağmen sinemaya tutunmayı başardı. Manasi ve Diyamandi, İpek Film gibi köklü stüdyolarda çalışmaya devam etti; İoakim ise Erman Film’den sonra kurduğu Güven Film’le yapımcılıkta yeni bir sayfa açtı.

Türk ve Yunan Sinemasına Katkıları

Filmeridis kardeşler, Türk sinemasının teknik ve sanatsal gelişimine büyük katkıda bulunmuşlardır. Manasi’nin görüntü yönetimi, Beyoğlu Güzeli (1953) gibi filmlerde İstanbul’un Rum mahallelerinin atmosferini perdeye taşımıştır. İoakim’in Yalnızlar Rıhtımı (1959)’ndaki çalışması, melodram türünün görsel estetiğini yeniden tanımlamıştır. Diyamandi’nin kurgu masasındaki titizliği, Kızılırmak-Karakoyun (1967) gibi filmlerde hikâyelerin duygusal yoğunluğunu arttırmıştır. Güven Film aracılığıyla İoakim’in Yunan filmlerini Türkiye’ye taşıması, Türk seyircilere yeni bir sinema deneyimi sunmuştur. Romantik-komedi türündeki Yunan filmleri, Türk sinemasındaki melodram geleneğiyle bağ kurarak, kültürler arası bir diyalog yaratmıştır.

Kardeşlerin çalıştığı İpek Film, 1920’lerden 1970’lere kadar Türk sinemasının kalbiydi. Şark Sineması’yla bağlantılı bu stüdyo, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bir köprüydü. Filmeridis ailesinin İpek Film’deki varlığı, aynı zamanda Rum sinemacıların Türk sinemasına entegrasyonunun bir sembolü olmuştur.

filmeridis kardeslerin sinema mirasi 3

Neden Hâlâ Önemliler?

Filmeridis kardeşler, Türk sinemasının çok kültürlü mirasının temsilcileriydiler. Onların sinemaya azim ve tutkuyla bağlı hikâyesi, hâlâ sinemacılara ilham veriyor. Yalnızlar Rıhtımı (1959)’nın hüzünlü kadrajları, Vesikalı Yarim (1968)’in akıcı kurgusu ya da Hayat Acıları (1951)’nın gerçekçi görüntüleri, bugün hâlâ sinemaseverleri büyülüyor. 2014 yılında TÜRVAK Sinema-Tiyatro Müzesi’nin “İstanbul’un Rum Sinemacıları” sergisi, Manasi, İoakim ve Diyamandi’nin katkılarını onurlandırdı.

7’den 70’e her yaştan sinemasever için Filmeridis kardeşlerin filmleri, bir zaman yolculuğu. Yalnızlar Rıhtımı’nı izlerken İstanbul’un 1950’lerindeki melankolik ruhunu, Vesikalı Yarim’i izlerken aşkın karmaşasını, Dayak Cennetten Çıkmadır’ı izlerken Yunan sinemasının neşesini hissedeceksiniz. Bu filmler, Türk sinemasının altın çağını keşfetmek isteyenler için bir hazine. Bir akşamınızı ayırın, bu klasikleri izleyin ve Filmeridis kardeşlerin kamerasından İstanbul’un ruhuna dokunun. Perde kapanmasın, onların ışığı hep parlasın!

[i] https://www.imdb.com/name/nm0277266/?ref_=nv_sr_srsg_0_tt_0_nm_2_in_0_q_manasi%2520filmeridis

[ii] https://www.kameraarkasi.org/kamera/kameramanlar/yuvakimfilmeridis.html

[iii] https://www.instagram.com/p/CpqW4BIqf2A/?img_index=6