Federico Fellini‘nin The White Sheik – Beyaz Şeyh (1952) filminin sonuna yaklaşırken, Ivan’ın kederle ağladığı esnada, bir sokağın köşesinden Cabiria ve arkadaşı arz-ı endam eder Cabiria belki bir film, belki bir oyun belki de filmdeki gibi bir fotoromandan bahsetmektedir ve bahsettiği şeydeki gibi dans etmeye başlar. Yaklaşık bir dakikalık süreyle Cabiria filme konuk (?) olur, diyebilirdik lâkin diyemeyeceğiz çünkü Nights of Cabiria – Cabiria’nın Geceleri filmi, bu filmden yaklaşık beş yıl sonra çekildi. Hikâyesi de vardır diyemeyeceğiz çünkü Cabiria’nın başına nelerin geleceği yine bu filmden üç yıl sonra çekilen Kalpazanlar Çetesi’nin çekimi esnasında bir fahişenin Fellini’ye anlattıkları üzerinden şekillenir.
Öyleyse zamanın ileriye doğru akışından münezzeh bu geriye doğru konukluk hissini yaratan şey nedir? Bunu günümüzdeki izleyicinin Cabiria’nın Geceleri filmini daha önceden izlemiş olmasıyla açıklayabilirdik lâkin tam da bu hâl bu konukluk hissine daha fazla yol açmakta, geçmiş sıkıştırılmış zamanları kendine göre bir akış içerisinde gerçekleştirmek imkânı ona daha geniş sıçrama alanları açmaktadır ve üstelik izleyici de kronolojik akıştaki öncenin ve sonranın farkında.
Kahramanların karakterlerinin değil başlarına gelecek olayların düzenleyicisi bir yönetmen olarak Fellini’yi düşünürsek şayet işler bu kez değişir, nasılsa karakterler olayın akışı içerisinde şekillenir ve olayın kendisi karakterleri açığa çıkarır. Ulus Baker’den ödünç alacağımız bir Spinoza meselesi burada düşünmek için işimize yarayabilir: “Biz fikirlerimize bile sahip değiliz… Aksine fikirlerimiz hep başımıza gelen şeylerdir.”. Cabiria bildiğimiz Cabiria olarak vardır ve yönetmence belirlenecek yazgısını beklemektedir (ve beklerken yaşamaktadır da) ve bu yazgı da yine kendi hikâyesinde, kendine göre yazılmış hikâyesinde değil; başka bir hikâyede yer almayan daha başka bir hikâyeden dolayı onun başına gelecektir. Kahraman hikâyeye yol açmaz, hikâye kendi kahramanına yol açar ve kahraman burada-burada da-buradan şekillenir.
Beyaz Şeyh filminin içerisinde bir fotoromanın çekim sahneleri yer alır (kadın kahramanımız da çekime konuk olur) ve bu sahneler bir süreliğine film içinde film olarak ekranda filmin yerine geçer. Cabiria’nın yer alışı ise film içinde gerçekleşmemiş bir film olarak, gelecekten konukluk hissi yaratarak eşsiz bir seyirlik sunar. Bir Fellini külliyatının özcesi bir anlığına karşımızda belirir gibi.