”We’re All Going to the World’s Fair”, 2021 tarihli ve yönetmenliğini Jane Schoenbrun’un üstlendiği bir psikolojik gerilim/korku filmidir. Film, gerçek hayattan ve etrafindaki insanlardan neredeyse tamamıyla bağlantısını koparmış genç bir kız olan Casey’nin hayatını ve katıldığı bir çevrimiçi korku oyunu olan ”The World’s Fair”i konu alır. Filmin ana temaları; yalnızlık, internet kültürü ve insan ilişkileri gibi kavramlar üzerine kurulmuştur.
Film genel olarak, yazar ve yönetmen Jane Schoenbrun’un kendi gençliğinden hatıraları üzerine kurulmuştur. 1987 doğumlu olan Schoenbrun, özellikle kendisi ve ondan sonra gelen jenerasyonların sanallığa karşı tutumlarını ve internet ile etkileşimlerini en dürüst ve açık şekilde beyaz ekrana taşımak istediğinden bahsetmiştir. Bu film, onun bu amaçla çektiği ikinci uzun metrajlı filmdir.
Filmin ana karakteri Casey, babasıyla yaşayan yalnız bir kızdır. Casey vaktinin neredeyse tümünü ekrana bakmakla geçirir. Filmin bize anlatmak istediği şey en baştan bellidir, bu da Casey’nin gerçek hayatta konuştuğu hatta tanıdığı kimsenin olmamasıdır. Casey’i hiçbir zaman ekran dışında birisiyle konuşurken / etkileşime geçerken görmeyiz. Sanki Casey’nin (ekran dışı) hayatı tamamıyla yalnızlık ve izolasyon içerisinde geçmektedir. Bu yalnızlığı tek bölen şey bir ”babanın” varlığıdır. Baba kelimesini tırnak içinde kullandım çünkü Casey’nin babasını ona aşağı kattan bağırışı dışında hiçbir zaman ne görürüz ne de duyarız. Casey ekrandaki vaktinin çoğunu Youtube’da video izleyerek geçirir. Tam bir korku fanatiği olan Casey, korku filmleri, videoları ve hikayeleri tüketip durmaktadır. Casey bu korku içeriği takıntısı üzerinden ”The World’s Fair” diye bir oyun keşfeder. ”The World’s Fair” kendini bir interaktif korku oyunu olarak tanıtır. Oyunu oynayanlar kendilerini oyuna dahil etmek için (içinde parmağın iğne ile delip kanını ekrana sürmeyi de içeren) bir ”sanal ritüel” gerçekleştirirler sonra da oyunun vücutları, kişilikleri ve benlikleri üzerindeki etkilerini internette paylaşırlar. Ana karakter ile birlikte izleyici de söz konusu etkileri Youtube klipleri üzerinden takip eder. Bir oyuncu yavaşça plastiğe dönüştüğünden bahsederken başka biri, melek gibi kanatlar geliştirdiğini iddia eder. Casey de kısa bir süre içinde kendisini bu oyunun bir parçası olarak bulur. Film bu noktadan sonra iyi anlamda dağılmaya başlar. Casey, oyunun semptomlarını hissettikçe perspektifler değişir ve çeşitlenir.
Filmin iki ana ”perspektifi” vardır. Bunlar kısaca ana karakterin ”gerçek” hayatı ve ”ekrandaki” hayatı olarak ikiye ayrılabilir. Bu iki perspektifdeki ana fark birinin hakim bakış açısı ile çekilmiş olması, diğerinin de Casey’nin Youtube kanalına koyduğu videolar ve ekran kayıtlarından oluşmasıdır. Film bu iki bakış açısı arasında gidip geldikçe gelişir. Bu süreçte bu ”oyuna” yeni oyuncular ve faktörler dahil olur.
World’s Fair insanların bağlantıları üzerinden ilerleyen bir filmdir. Bu bağlantılar ne insandan insana ne de iki kişi arasında olmak zorundadır. Filmin en etkileyici ve uzun sahnelerinden biri Casey’nin evinin garajında duvara projeksiyon ile bir ASMR videosu yansıtıp uyumaya çalışmasıdır. Casey, yalnızlığından dolayı, onu tanımayan ve asla tanımayacak olan bir insanın içerik olarak ürettiği bir videonun verdiği yapay konfor ve rahatlık ile uykuya dalar. Casey hayatını böyle ”parasosyal” bağlantılar ile çevrelemiştir ve bu bağlantılar her ne kadar bir kişiyle kurulmuş gibi duruyor olsa da aslında içerik üreticilerinin oluşturdukları personalara / kişiliklere aittir. Bu da Casey’nin hayatında manalı ve daha kişisel bir bağ arayışını sabote eder, çünkü Casey bu kişilik taşmasının etkisi altındadır. Filmin karakter(ler)i bu anlam, bağ ve bazen de kimlik arayşılarını ekran karşısında arar(lar). Böylece filmin aktardığı yalnızlık ve kayıp duyguları ciddi ve hakiki bir varlık kazanır.
Film, sonuç olarak internet ile birlikte büyümüş ve ona hemen hemen muhtaç olan bir gençliğin kanayan yaralarına parmak basar. Yönetmenin ele aldığı temalar (yalnızlık, sanallık, korku, değişim vb. vb.) kişisel ancak bir o kadar da evrensel bir şekilde işlenmiştir. Gerilimi dürüst ve insani öğelerle yoğuran ”World’s Fair”, korku sevmeyenler için bile yeni bir kült film olabilir.