Home > İnceleme - Analiz > Avangart Sanat Sineması ve Existre Analizi

Avangart Sanat Sineması ve Existre Analizi

Herkese merhabalar, sizlere alışılmışın dışında olan bir sinema anlayışını tanıtmak ve bunun üzerine hazırladığım Existre analizini sunmak isterim. Existre filmi varoluşun yedi tarafını görsel şölenle beyaz perdeye aktarılır. Filmde çokça kabalist ögeler yer edinir.

Avangart sineması tamamen bağımsız film üretir. Kuramları anlayışları siz kendiniz üretirsiniz. Bu sinemada standart kurallar yok, gelenekleri ve alışılmışlıkları yıkmak var. Amaç ün kazanmak değil metalaşmış sanata saldırmaktır. Rüyalar, içsel deneyimler ön plandadır. Sanatçının benimsediği düşünceler merkezde yer alır. Görsellik açısından tamamen soyut bir anlayışla çalışılır.

Deneysel sinema bağımsızdır ve sadece sanat üretmeye odaklıdır. Avangart sinemasının devamı gibidir, iç içe oldukları söylenebilir. Sinemada sürrealizm de görülür. Yani rüyasal imgeler, mantıksız olaylar ve sembollerle sinemanın sınırları zorlanır bu şekilde estetik bir anlayış kazanılır.

Ardından film yapımınde birçok yeni teknik denenilir. Mekan, zaman ve anlatım biçimi sınırı fazlaca zorlanılır. Sinema tamamen duygusal bir deneyimi anlatmak olarak görülür. Ses ve görüntü bozuk görünür, bunun bir parçası gibidir. Avangart sineması ve deneysel sinema görsel anlatımdan ziyade izleyiciyi düşünmeye, sorgulamaya ve bakış açısını değiştirmeye teşvik eder.

Existre filminin yönetmeni ve senaristi Alparslan Çelik avangart sinemasında benimsediği deneyimlerini beyaz perdeye aktarır. Ayrı olarak yönetmenin deneysel sinema temasında senaristliğini yaptığı Sarkaç filmi de var.

After the Swamp filminin yönetmeni Alper Çelik, Existre filminin görüntü yönetmenliğini üstlenmiştir. After the Swamp Alparslan Çelik ve Alper Çelik’in yönettiği iki bölümlü filmdir.

Existre filminin görüntü yönetmenliğini üstlenen Berkay Yüce kurgu düzenleme ve renk kullanımıyla yer almıştır.

Filmin ilk bölümü Memoria’da insanın kendini kaybetmesini ve kendi iç arayışını bulmaya çalıştığını hissetmiştim. Bir yas yaşandı ve ardında bıraktığı etkiler tarafından depresyona sürüklendi. Yaşanan her yas birer sancıdır, öyle bi andır ki insan gerçekten yaşadığını bile unutabiliyor. Hatta bazen “nerden çıktı tüm saçmalıklar” diyebiliyor. İzlediğimiz birçok figür, olaylar ve karakterlerin hepsi birer sembole bağlı. Yani her şeyin temsil ettiği birer sembol var.

Sinematografik olarak üç bölümde de farklı renk tonları kullanılmıştır. Ben son bölümde siyah beyaz sahneler hakkında konuşmak isterim. Denizin ortasında duran çocuk tıpkı bir bağımsızlığı temsil edıyordu. Kendi bağımsızlığı arasında sıkışmış, herkesten nefret etmeye ve her şeye kızmaya başlamış gibiydi. Kendisine yapılan yardımları reddediyor, her tarafı alt üst etmeye devam ediyordu. Aynı zamanda bu kişinin hiper bağımsız olduğunu da söyleyebilirim. Çünkü hiper bağımsızlar kimseden yardım almadan yaptıklarının sonucunun kötü olacağını bile bile asla yardıma muhtaç kalmazlar. En sevdiğim sahnenin bu olduğunu söyleyebilirim.

5 günde çekilen filmin avangart sinemasına olan katkısıyla ve deneysel sinemayı anlatım biçimlerinden dolayı ekibin emeğine sağlık der başarılarının devamını dileriz.