Sevgili sinemaseverler, izleyenlerin hatırlayacağı üzere The Old Guard 2 (2025) filminin ölümsüz savaşçıları, sonsuz bir varlığın kalıcılığı ile zamanın geçiciliğini birleştirme işini tek potada eritmeyi başarıyor. Filmin yönetmeni Victoria Mahoney de sinema anlayışında bu dengeyi kuruyor ve zamansız gerçekleri, anı yaşamanın farkındalığıyla harmanlıyor. Mahoney, “gerçeğin tatlı bir dilimini” arayan tutkulu bir yönetmen. 2011 yılından beri yönetmenlik yapan ve ağırlıklı olarak dizilerle kariyerinde ilerleyen Mahoney, Filmmaker Dergisi tarafından “Bağımsız Filmin 25 Yeni Yüzü”nden biri seçildi. Sinemaseverler ve sinemacılar olarak bize verdiği tavsiyeler, 7’den 70’e hepimiz için ilham verici. Bu yazımızda, onun sinema tutkusuna ve tavsiyelerine yakından bakmaya çalışacağız.
Her Şeyi Duyguyla Temellendirin
The Old Guard 2’nin aksiyon sahnelerini tasarlarken Mahoney, evrensel bir kural koymuş: “Duygusuz görsellik anlamsızdır!” Yönetmen, “Havalı hareketler umurumda değil; duyguyla bağlantılı değilse, havalı olmanın değeri yok,” diyor. Her dövüş sahnesini de duygular üzerinden çözümlemiş: Utanç, pişmanlık, suçluluk, öfke, sevgi ya da merhamet. “Oyuncular nasıl duruyor? Nasıl hareket ediyor? Neden duraksıyor?” gibi sorular sorarak her yumruğun, tekmelenin ya da sıçrayışın bir sebebi olmasını sağlamaya çalışmış. Kısacası: “Her hareket, hikâyeyi güçlendirmeli” prensibini kendine şiar edinmiş.
Oyunculara Öncülük Tanıyın
Mahoney’e göre yönetmen-oyuncu ilişkisi, kontrol değil, iş birliği üzerine kurulu olmalı. “Amacım, oyuncunun dilini öğrenmek, ona kendi tarzımı dayatmak değil,” diyor. Oyuncuların en yaratıcı benliklerini ortaya koyabilmeleri için güvenli bir alan yaratmaya her zaman özen göstermiş. Tiyatro eğitiminden gelen alışkanlıkla, erken provalar düzenlemiş, proje ve karakterler üzerine sohbetler yapmış ve oyunculara ödevler vermiş. Bu yaklaşım, “sarsılmaz bir uyum ve sözsüz bir iletişim” oluşturarak sette sinerji yaratmış. Oyuncular liderlik edince, hikâye daha canlı bir hale gelmiş.
Kendinizi Yolunuza Tamamen Adayın
Mahoney, serbest yaratıcılığın “kemik iliğimizde saklı” olduğuna inanıyor ve içsel ilhamın dış engelleri aşacağını vurguluyor. “İyi haber: Doğru yol, sizin yolunuzdur; başka yol yok,” diyor. 55 yaşındaki yönetmen “Düşük anları, yüksek anlarla aynı coşkuyla kucaklayın. Zorluklarda kendiniz için dersler arayın; dersleri atlamayın, yoksa aynı çukurda tekrar bulursunuz kendinizi” diyor.
“Peki, bu yolculuğa ne zaman başlamalı?” sorusuna ise, “Hemen şimdi! Elinizde ne varsa, onunla başlayın” şeklinde yanıt veriyor. Büyük fırsatların kalbimizde, irademizde, gözümüzde ve parmak uçlarımızda yattığını belirten Victoria Mahoney, kendi sözleriyle: “Ne olduğunuzu ve nerede büyümeniz gerektiğini bildiğinizde, hiçbir şey yaratıcılığınızın gücünü durduramaz” şeklinde konuya açıklık da getiriyor.
Anı Yaşayın
İlk büyük projesine başlayan sinemacılara Mahoney’nin tavsiyesi: “Yaratımın sonsuz anında yaşayın. Psikolojik dikkat dağıtıcıları kaldırın,” oluyor. “Yaratıcı engellere saldırın. Fazlasıyla hazırlanın. Güvenilir iş ortaklarıyla kol kola girin. İçgüdülerinize güvenin. Kendinize ne dün ne de yarın olduğunu söyleyin. Bilinmezi kucaklayın. Ve eğlenin!” Yönetmenin bu tavsiyelerini uyguladığımız takdirde film yapımı sürecindeki stresimizi de daha iyi yöneteceğimiz aşikar.
Son Söz
Victoria Mahoney, bize duygusal samimiyetin teknik gösterişten üstün olduğunu, yaratıcılığın koşullar tarafından sınırlanmadığını ve en önemli adımın ilk attığımız adım olduğunu öğretiyor. Onun yaklaşımı, anlamlı hikâyeler anlatmanın araçlarının zaten içimizde olduğunu gösteriyor. Bu araçlar, kemik iliğimizde uyanmayı bekliyor. Bu ilham verici tavsiyelerden sonra belki de kameramızın arkasına geçmemiz ve kendi hikâyemizi anlatmaya başlamamız için daha fazla vakit kaybetmemiz anlamsız olmaya başlıyor.
Herkese sinemaya emek verecek cesareti toplayabildiği günler dilerim…