Home > Özel Dosya > Nollywood: Afrika’nın Kendi Sesini Bulan Sinema Mucizesi

Nollywood: Afrika’nın Kendi Sesini Bulan Sinema Mucizesi

Nijerya sineması, ya da daha çok bilinen adıyla Nollywood, son yıllarda dünya sinema sahnesinde adından sıkça söz ettiren bir fenomen haline geldi. Bollywood’dan sonra dünyanın en büyük ikinci film endüstrisi olarak kabul edilen Nollywood, yılda yaklaşık 2.500 film üreterek Hollywood’u bile geride bırakıyor. Peki, bu inanılmaz yükseliş nasıl gerçekleşti? Kısıtlı bütçeler, zorlu koşullar ve amatör bir başlangıçla yola çıkan bu endüstri, nasıl oldu da Afrika’nın kültürel nabzını tutan bir güce dönüştü? Gelin, Nollywood’un geçmişten günümüze uzanan hikâyesine yakından bakalım.

Kökenler: Bağımsızlık ve Yoruba Tiyatrosu

Nollywood’un temelleri, Nijerya’nın 1960’ta İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasıyla atıldı. Ancak İngiltere’nin sinemaya ilgisizliği nedeniyle, yeni bağımsız Nijerya’da film endüstrisi için gerekli altyapı yoktu. Fransız kolonilerinden farklı olarak, Nijeryalı sinemacılar ne sinema salonlarına ne de teknik desteğe sahipti. Yine de 1957’de Fincho adlı ilk renkli filmin çekilmesiyle başlayan süreç, Ola Balogun, Hubert Ogunde gibi öncülerin çabalarıyla 60’lar ve 70’lerde şekillenmeye başladı. 1984’te Wale Adenuga’nın Papa Ajasco filmi, 61.000 Naira gibi o dönem için çarpıcı bir hasılatla dikkat çekti.

fincho

Fincho (1957) Yönetmen: Sam Zebba

 

Ancak asıl dönüm noktası, 90’larda Yoruba halkının gezici tiyatro geleneğinin sinemaya uyarlanmasıyla geldi. Yoruba toplulukları, köyden köye dolaşarak sergiledikleri oyunları VHS kasetlere kaydetmeye başladı. Bu düşük maliyetli, hızlı üretim modeli, Nollywood’un temel taşı oldu. 1992’de VHS kaset ithalatçısı Chris Obi Rapu, satmak için getirdiği yüklü miktardaki boş kaseti elinden çıkarabilmek için kasetleri doldurmaya karar verdi. Böylece kasetin içindekini izlemek için insanlarda bir merak uyanacaktı. İşte Rapu’nun yönettiği Living in Bondage filmi bu maksatla çekildi. Filmde, karısını şeytani bir tarikata kurban ederek zenginlik peşinde koşan bir adamın hikâyesini anlatıyordu. Film, sinema salonlarına ulaşamasa da sokak satıcıları aracılığıyla VHS formatında dağıtıldı ve bir milyon izleyiciye ulaşarak Nollywood’un doğuşunu müjdeledi.

living in bondage

Living in Bondage (1992) Yönetmen: Chris Obi Rapu

 

VHS Devrimi: Hız ve Tutkuyla Büyüyen Bir Endüstri

90’lar, Nollywood’un “bir şeyden bir şey yaratma” felsefesinin hâkim olduğu yıllardı. New York Times yazarı Norimitsu Onishi’nin 2002’de “Nollywood” terimini ortaya atmasıyla bu endüstri resmen isimlendirildi. “Nothing wood” (hiçlikten doğan ahşap) benzetmesi, Nijeryalı sinemacıların kısıtlı imkânlarla mucizeler yarattığını vurguluyordu. Filmler genellikle 15.000-40.000 dolarlık bütçelerle, bir haftada çekiliyordu. Kötü ışıklandırma, zayıf ses kalitesi ve basit senaryolar eleştirilse de, mitolojik temalar ve yerel hikâyeler izleyicileri büyüledi.

Bu dönemde Igbo ve Yoruba gibi etnik gruplar, kendi dillerinde filmler üreterek Nollywood’un çeşitliliğini artırdı. Living in Bondage gibi yapımlar, Afrika’da sinema salonlarının azlığı nedeniyle doğrudan evlere ulaşarak geniş bir kitleye hitap etti. 2000’lere gelindiğinde Nollywood, yılda 200 filmden 700’e, ardından 2.500’e uzanan bir üretim kapasitesine ulaştı. Bu hızlı yükseliş, endüstriyi Nijerya’da tarımdan sonra en büyük istihdam alanı haline getirdi ve GSYİH’nin %5’ini oluşturdu.

Yeni Nollywood: Kalite Arayışı ve Dijital Çağ

2000’lerin ortalarında VHS dönemi sona ererken, korsan kopyalar ve düşük bütçeler Nollywood’u zorluyordu. Ancak 2010’larla birlikte “Yeni Nollywood” dönemi başladı. Kunle Afolayan, Kemi Adetiba gibi yönetmenler, daha iyi ekipman ve özenli senaryolarla uluslararası standartlara yöneldi. 2009’da Afolayan’ın The Figurine filmi, 330.000 dolarlık bütçesi ve beş yıllık hazırlık süreciyle dikkat çekti. Sinema salonlarında gösterime girerek korsanlığı azaltan bu yapım, küresel festivallerde övgü topladı.

The Figurine

The Figurine (2009) Yönetmen: Kunle Afolayan

 

Dijital platformlar da Nollywood’un kaderini değiştirdi. 2011’de iROKOtv, 2015’te Netflix ve Nollywood TV gibi kanallar, filmleri Afrika’nın ötesine taşıdı. 2023’te Nijerya hükümetinin korsanlıkla mücadele için çıkardığı telif yasası, endüstriye yeni bir soluk getirdi. Bugün Ramsey Nouah, Genevieve Nnaji gibi yıldızlar, Afrika popüler kültürünü şekillendiriyor.

Nollywood’un Gücü: Kültürel Bağ ve Evrensel Çekicilik

Nollywood’un başarısının sırrı, Afrikalılara kendi hikâyelerini sunmasında yatıyor. Büyü, cadı avı, aşk, yolsuzluk gibi temalar, yerel izleyicilere tanıdık geliyor. İngilizcenin yanı sıra Yoruba, Hausa ve Igbo gibi yerel dillerde çekilen filmler, kıtanın renklerini yansıtıyor. Düşük bütçeli ama samimi yapımlar, 2 dolarlık DVD’lerle milyonlara ulaşıyor. Tanzanya’da Nijerya aksanıyla konuşan gençlerden, sokaklarda çekilen filmlerle turizme katkıya kadar, Nollywood’un etkisi sınırları aşıyor.

Nollywood’un Yeni Ufukları

Nollywood, amatör bir başlangıçtan profesyonel bir endüstriye evrilirken, hâlâ kendine özgü ruhunu korumaya devam ediyor. Afrika sokaklarını stüdyo olarak kullanan bu sinema, her şeye rağmen büyüme eğiliminde. Paris’teki Nollywood Film Festivali gibi etkinliklerle dünyaya açılan Nijerya sineması, artık sadece bir “üçüncü dünya mucizesi” değil, evrensel bir anlatı gücü. Sinema tutkunları için Nollywood, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine; çünkü burada her film, bir halkın tutkusunun ve yaratıcılığının aynası.

Nollywood, kısıtlı imkânlarla doğmuş, ama sınırsız hayallerle yükselmiş bir sinema destanı. Peki, bu destan, bir gün Hollywood’un tahtını sallayabilir mi? Açıkçası sanmıyorum. Ama Afrika kıtasında yaşamayan sinema izleyicisi için yeni bir alternatif olduğu da çok belli.