Home > İnceleme - Analiz > Gazeteciliğin Çırılçıplak Gerçeği: Basım – Press

Gazeteciliğin Çırılçıplak Gerçeği: Basım – Press

2010 yılında Sedat Yılmaz yönetmenliğinde vizyona giren Basım (Press) filmi Diyarbakır Özgür Gündem gazetesinde yaşanan gerçek olaylara değiniyor. Dönemin Diyarbakır’ın da yaşatılan acımasız durumları anlamak adına eşsiz bir film. Oyunculuklar çok profesyonel değil ancak fazlasıyla doğal ve samimi. Film kalitesinin düşük bütçe sebebiyle daha iyi yere gelemediğini düşünüyorum. Olay örgüsü Türkiye sinemasında en iyi yerde olabilir. Filmi mükemmel kılan detay her şeyin birebir gerçek olmasıdır. Gazetecilikte bu filmin yerini anlatmadan önce Özgür Gündem Gazetesiyle ilgili bilgi vermek isterim.

Özgür Gündem 30 Mayıs 1992 yılında gazeteciliğe başlamıştır. Türkçe ve Kürtçe dilleriyle yayın yapmıştır. Birçok sayı terör örgütüne proganda yapıldığı hakkında suçlanarak toplatılmış ve 1994 yılında kapatılmıştır. Gazetenin ilk yayın döneminde muhabirler, gazete yazarları ve dağıtımcıları öldürülmüştür. 17 yıl sonra Nisan 2011’da tekrardan yayına başlamış ancak Ekim 2016’da geçici olarak kapatılmıştır. Gazetecilerin evlerine basıldı ve göz altına alındılar. 16 gazeteciye örgüt üyesi iftirası atıldı, onlar mahkemedeyken 20 gazeteci mesai arkadaşlarını gece boyu adliyede beklediler. Onların tek dileği gazeteciliğin suç olmaması ve arkadaşlarının oradan çıkarılmasıydı. Bu dönemde özgür basının yıkılması için çok uğraştılar. Onlarca ölüme ve baskınlara rağmen gazeteciliğe devam ettiler. Urfa’da, Diyarbakır’da ve Batman’da vurulan gazeteciler özgür basın geleneğini devam ettiriyorlardı. Bu gazetenin sloganı “Özgür Basın Susturulmaz!” 30 yıldır dillerden düşmedi.

“Bunlar özgür basını hâlâ tanıyamamışlar. Biz sokakları stüdyo yaparız. Hiçbir şeyimiz yoksa gözlerimizle haber yazarız”

Filmde Musa’nın kararlılığını çokça görürüz. Arkadaşlarının ölümüne rağmen haber yapmaya devam etmektedir. Eğer Musa’nın kararlılığı olmasaydı belki de çoktan gazeteyi kapatıp dağılmışlardır. Lider olmanın takım içerisindeki önemini çok iyi aktarıldığını düşünüyorum. Gazetede çalışan tek kadın Songül’dür. Açıkçası yönetmen filmde keşke Songül’ü gazetecilikte kadın olmanın zorlukları üzerine anlatsaydı daha güzel farkındalık yaratırdı. O dönem şartlarında özgürce haber yapmayı izlemek gerçekten çok değerli lakin kadınların yerini görmek gururlu  hissettirir. En önemli karakterin Fırat olduğunu düşünüyorum. Filmin ilk dakikalarında onların işlerini halletmeye çalışan bir genç olarak görüyoruz. Ardından yaşadıkları olaylar üzerine işi ciddiye almaya başladığını, haber yapma isteğinin arttığını fark ederiz. İlk önce Songül başta olmak üzere Fırat’ın yapabileceğine inanmaz dalga geçer. Okuduğu kitaplar, kasette dinlediği haberi kağıda geçirme, daktilo kullanmayı öğrenmesi onun çabasının birer izleridir. Beni en çok duygulandıran sahne gazeteci arkadaşının öldüğü an fotoğrafını çekip haberini yapması olmuştu. Tabii filmin en son dakikalarında duvara onun fotoğrafını asması çok anlamlı ve duygulandırıcı. Polislerin gazetecileri basıp etrafı mahvettiği ilk an Musa’nın bu sözleri çok etkileyici kalmıştır.

“+Bizimle uğraşacağınıza gidin katilleri yakalayın.


-Bana işimi mi öğreteceksin lan?


+Katili burda mı arıyorsunuz?


-Çok konuşma, zaten işimiz başımızdan aşkın, siz de iş çıkarmayın başımıza. Uslu dursanız, diğer gazeteciler gibi çalışsanız başınıza iş gelmez.


+Sadece habercilik yapıyoruz. İnsanları yaptıkları haberlerden dolayı öldürmek olm…


-Kes lan kes. Yine aynı masalı okuyacaksın. Ne mal olduğunuzu bilmiyor muyuz sanki.”

Türkiye gazetecilikte çok fazla devrimci hareket etmiştir. Çünkü insanlar gerçekleri, yaşanan tüm sorunları haber yapmak istiyordur. İşçi sorunları, şehirde uzun süre yaşanan lakin asla çözüme ulaşmayan durumlar gibi üst birimlerin göz ardı ettiği çok fazla durum vardır. Günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Özgür Gündem Gazetesinin yaşadığı sorunları filmde çok az görürüz, oysa kim bilir daha neler yaşamışlardır. İnsana düşman ve canavar olan yine insan olmuştur. Her şey siyaset değil, toplumsal olaylara da değinmek gerekir. Sedat Yılmaz toplumsal sorunlara değinerek Türk ve Kürt sinemasında özellikle politikadan birçok mesaj vermek istemiştir. Atılan iftiraları, insanların görevlerini ne kadar kolay örtbas edildiğini ve kişinin istediğini var etmek için tüm kötülükleri göze alabilen olduğunu anlatmak en kıdemli amacı olsa gerek. Gazetecilikte susmanın yasaklanması değerli bir emeldir. Bunu sinemada göstermek ayrı değer katar.

“Cesaretimizi kırmadılar, kıramayacaklar.”

Türkiye’de özgür bakışlı olmak hep vahşice görülmüştür. İnsanlar sanki kafalarını kuma gömmüş, gerçekleri duymak istemiyor. Üst birim kadar küstah kişiler olmamıştır. Çünkü kim gerçeği konuşsa sonu hapiste biter. Gerçekleri anlatmak birer suç olarak algılanılıyor. Bunu izlediğimiz haberlerden, günümüzde azalsa bile okuduğumuz gazetelerden kolayca fark edebiliriz. Toplumda asla doğru konuşmanın cezası olmamalı. Ülkesine asıl ihanet edenler toplumu görmezden gelenler ve susanlardır. Bazen insanlar hayvanlardan daha fazla hayvan gibi davranır. Ülkemizde politika ve daha birçok çalışma alanında üstünlük taslamanın asıl kaynağının annelerin oğullarını “aslan oğlum benim, yaparsın oğlum” diyerekten küçüklükten beri büyük narsistliğe sevgisizliğe itmesi olmuştur. Çünkü Türkiye’de bir işin altındaki tek derdi “nasıl her şeyi kendi elimin altına alabilirim?” dir. Oysa bundan önce “nasıl daha iyi düzende yürütülmelidir?” sorusu yer almalıdır. Ego insanı canavarlaştırır. İnsanı insanlıktan çıkarır ve her şeyi berbat edecek kadar güç verir.

Katledilen gazetecilerin fotoğrafları Özgür Gündem Gazetesinin duvarlarında asılıdır. Onlar birer kahraman, kahramandan daha fazlası…

19 Ocak: Orhan Karağar, Dağıtımcı, 1993

18 Şubat: Kemal Kılıç, Özgür Gündem, 1993

12 Mart: Nazım Babaoğlu, Özgür Gündem, 1994

24 Mart: Burhan Karadeniz, Özgür Gündem, 2003

4 Haziran: Teğmen Demir, Dağıtımcı, 1993

8 Haziran: Hafız Akdemir, Özgür Gündem, 1992

14 Haziran: Haşim Yaşa, Dağıtımcı, 1993

25 Haziran: Hasan Aydın, Dağıtımcı, 1999

28 Temmuz: Ferhat Tepe, Özgür Gündem, 1993

31 Temmuz: Yahya Orhan, Özgür Gündem, 1992

10 Ağustos: Hüseyin Deniz, Özgür Gündem, 1992

23 Ağustos: Hıdır Çelik, Dağıtımcı, 1994

30 Ağustos: Mehmet Şenol, Özgür Gündem, 1994

20 Eylül: Musa Anter, Özgür Gündem, 1992

28 Eylül: Zülküf Akkaya, Dağıtımcı, 1993

7 Ekim: Gurbetelli Ersöz, Özgür Gündem, 1997

14 Ekim: Kadri Bağdu, Dağıtımcı, 2014

27 Ekim: Behzat Eraslan, Özgür Gündem, 1999

9 Kasım: Adil Başkan, Dağıtımcı, 1993

10 Kasım: Yalçın Yaşa, Dağıtımcı, 1993

19 Kasım: Kadir İpeksürer, Dağıtımcı, 1993

21 Kasım: Halil Adanır, Dağıtımcı, 1992

27 Kasım: Adnan Işık, Dağıtımcı, 1993

27 Kasım: Nihat Yakut, Dağıtımcı, 1998

3 Aralık: Mehmet Sencer, Dağıtımcı, 1993

4 Aralık: Musa Dürü, Dağıtımcı, 1993

15 Aralık: Kemal Ekinci, Dağıtımcı, 1992

31 Aralık: Lokman Gündüz, Dağıtımcı, 1992