Home > Özel Dosya > Osmanlı Döneminde Çıkan Sinema Dergileri

Osmanlı Döneminde Çıkan Sinema Dergileri

Lumiere Kardeşlerin 28 Aralık 1895’te ilk gösteriyle kamuoyuna tanıttıkları sinematograf, oldukça kısa bir süre içerisinde Osmanlı topraklarına girdi. Bâb-ı Âli’nin “sinematograf” adı verilen bu yeni icattan haberi oluşu, Mösyö Jamin adındaki Fransız bir vatandaşın gönderdiği bir yazı sayesinde oldu. Mösyö Jamin, Osmanlı Hariciye Nezareti’ne gönderdiği 17 Haziran 1896 tarihli yazıda, sinematografı için gerekli olan lambanın gümrükten geçirilmesine izin verilmesi isteniyordu. II. Abdülhamid’in elektrikli ve manivelalı aletlere karşı hassasiyetini bilen Sadrazam Halil Rifat Paşa, Hariciye Nezareti’nin kendisine ilettiği bu yazı üzerine adı geçen aletin ne olduğunun araştırılması için gerekli çalışmaları başlattı.

Çalışmanın sonucu, 20 Eylül 1896’da hazırlanan bir raporla sadrazama bildirildi. Raporda “sinematograf adı verilen aletin ilmi yönden insanlık için faydalı” olduğu belirtiliyordu. Söz konusu rapor, ülkemizdeki sinema faaliyetlerinin erken dönemde başlamasında etkili oldu. Her ne kadar sinematograf “ilmi yönden insanlık için faydalı” olarak nitelendirilse de II. Abdülhamid’in hassas, temkinli, kuruntulu, hiçbir şeye güvenmeyen yapısı ve yok edemediği öldürülme korkusu, sinemanın Osmanlı’daki gidişatını belirleyen en önemli etken oldu.

II. Abdülhamid, her ne kadar Fransız vatandaşı olan Victor Constinsouza’yu kendisine sunduğu sinematograftan dolayı Güzel Sanatlar Madalyası ve iki yüz liralık bir hediye ile ödüllendirmiş ve sinemanın saraya girmesine izin vermiş olsa da, ülkedeki sinemanın gelişmesinde ciddi bir engel oluşturdu. Abdülhamid’in sinemaya karşı temkinli yaklaşmasının bir nedeni de sinemanın Osmanlı aleyhine bir propaganda aracı olarak kullanılmasıydı. Bulgar Prensliği’nin, 1903 senesinde Makedonya sorunu karşısında Avrupa’nın desteğini almak için “Osmanlı Mezalimi” adlı film yapması, Abdülhamid’in korkularını iyice pekiştirdi ve Osmanlı’daki sinema faaliyetlerinin devlet tarafından kontrol alınmasına yol açtı. En etkili yöntem ise ülkedeki özellikle de yabancılar ve gayrimüslimler tarafından gerçekleştirilen sinema faaliyetlerinin gerçekleştirilmesini zorlaştırmaktı. Bu nedenle de ilk olarak 29 Mart 1903 tarihinde “Memalik-i şahanede sinematograf temaşa ettirilmesinin şerait-i imtiyaziyyesi” adıyla bir sinema nizamnamesi hazırlandı. 25 maddeden oluşan ve şartları oldukça ağır olan bu nizamnamede sinema faaliyetlerinde bulunma hakkına kimlerin sahip olabileceği ayrıntılı olarak ifade ediliyordu.

Bu durum, 1908 yılında gerçekleşen II. Meşrutiyet’in ilanı ve bir yıl sonra yaşanan 31 Mart Vakası’na kadar devam etti. 31 Mart Vakası sonucunda II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle istibdat dönemi sona erdi ve böylece sinema üzerinde uygulanan yasaklar da kalkmış oldu. Abdülhamid döneminde sinematograf’a uygulanan gümrük yasağı da ortadan kalkınca, sinema İstanbul ve İzmir’den sonra taşrada da halkla buluşmaya başladı.

Sinema faaliyetlerinin gün geçtikçe artmasıyla birlikte sinema salonlarının sayısı da artış gösterdi ve Avrupa kökenli film şirketleri Osmanlı’ya yatırım yapmaya başladı. İlk olarak sinema tarihinin ilk büyük yapım ve dağıtım şirketi olan Pathe Film (Pathe Freres) tarafından Tepebaşı’ndaki Şehir Tiyatrosu’nun eski komedi bölümü yeniden düzenlenerek modem bir sinema salonu haline getirildi. Pathe’den sonra merkezi Brüksel’de bulunan Şark Sinemaları Anonim Şirketi, 1910 yılında Beyoğlu İstiklal Caddesi numara 164 ‘te şirket ile aynı adı taşıyan Şark Sinemaları (Les Cinemas Orientaux)’nı açtı. Bu şirketi bir Fransız film şirketi olan Gaumont takip etti. Gaumont, 1913 senesinde İstiklal Caddesi, numara 112’deki Lüksemburg apartmanının alt katında şirket ile aynı adı taşıyan bir sinema salonunu açtı. Gaumont, bir süre sonra İzmir’de de bir şube açtı. 1908-1914 yılları arasında yabancı sinema şirketlerinin yaptığı bu yatırımlar, ülkedeki gayrimüslimlerin de ilgi göstermesiyle sinema salonu sayısında artışa neden oldu. 1911’de Oryanto (Orientaux), 1912’de Varyete Tiyatrosu olan yerde Santral (Central) sineması açıldı. Hemen ardından Amerikan (American), Lion ve Artistik sinemaları açıldı. Bu sinemaların hepsinin sahipleri gayrimüslimlerden ve yabancılardan oluşuyordu.

1913 senesinde beş yeni sinema salonunun açılması, Osmanlı’daki yerlileri de sinema sektörüne yöneltti. 19 Mart 1941 tarihinde Cevat (Boyer) ve Murat Bey tarafından Türkiye’nin ilk yerli sinema salonu olan “Milli Sinema” açıldı. 6 Temmuz 1914 tarihinde ise Şakir ve Kemal Seden Kardeşler ile Fuat Uzkınay tarafından Sirkeci’de “Ali Efendi Sineması” açıldı. Seden Kardeşler, aynı yıl içerisinde “Kemal Bey Sineması” adıyla ikinci bir salon daha açtılar. Sinema alanında yaşanan bu gelişmeler, ciddi bir rekabet ortamı oluşmasına neden oldu. Her şirket, gişe gelirlerini artırmak için reklam faaliyetlerine ağırlık vermeye başladı. El ve duvar ilanlarıyla yapılmakta olan reklam faaliyetleri, dönemin gazete ve dergilerinde de yer bulmaya başladı. Sinema alanındaki bu gelişmeler ve halkın sinemaya 6lan ilgisi, sinemanın ne olduğu konusunda yeni düşüncelerin ortaya çıkmasını ve sinemanın bağımsız bir yayın olarak Osmanlı basınında yer almasını sağladı. Sinema halkın ilgisini çekmişti ve halk bu sanatın nasıl yapıldığını merak ediyor, bilgi sahibi olmak istiyordu. Bu bağlamda 1920’li yıllarda yayımlanan sinema dergilerinin ilk sayılarında da “okuyucuların meraklarını gidermek ve onları bilgilendirmek” amacıyla yayın hayatına başladıkları ifade ediliyordu.

İlk sinema dergisi, yayın hayatına 1914 senesinde başlayan ve haftada üç kez yayımlanan “Sinema” idi. Dört sayfadan oluşan ve sadece Osmanlıca olarak yayımlanan bu derginin günümüzde sadece 5 Şubat 1915 tarihli 62. sayısı bulunmaktadır. Osmanlı’nın da içinde bulunduğu 1. Dünya Savaşı’nın başlaması, yeni oluşmaya başlayan sinema yayınları üzerinde de olumsuz etkiler yarattı ve yayımlanması muhtemel diğer sinema dergilerinin de önünü kesti. Yapılan araştırmalar üzerinden çıkarılan sonuçta, “Sinema” dergisi dışında, 1914 yılından 1923 yılına kadar geçen sürede içeriğini sadece sinemanın oluşturduğu başka bir dergi görülmemektedir. Bu durum, ilk sayısı 8 Aralık 1923 olan Sinema Postası (Le Courrier du Cineına)’nın yayımlanmasına kadar devam etti.

Osmanlıca Sinema Dergileri

Sinema

1914 senesinde yayın hayatına başlayan Sinema dergisi, bugün elimizde var olan en eski tarihli sinema yayınıdır. Haftada üç defa yayımlanan Sinema dergisinin günümüze ulaşan tek nüshası 5 Şubat 1915 tarihli 62. sayısıdır. Sahibinin kim olduğunun bilinmediği Sinema dergisinin müdir-i mes’ulü (sorumlu müdür) A. Cemil, mahal-i idaresi (idare yeri) Cağaloğlu’ydu. 62. sayının en ilginç yazısı, A. Cemil tarafından yazılan “Sinematograf Hakkında Mülahazat (Düşünceler)” başlığını taşıyordu. Dönemin sinemaya bakışını ve sinemanın nasıl algılandığını göstermesi açısından oldukça önemli olan yazının bir bölümünde sinemanın önemi şu şekilde ifade edilmiştir;

İnsanlar çalışmakla her zorluğa karşı kolay bir yol buluyor. Düşünmekle, arzu etmekle gölge sanatını daha iyi, daha düzgün bir hale getirmeye muvaffak oluyor. Mesela “Fonograf”, ilk önceleri tamamlanmamışken ve ihtiyaçları gidermekte yeterli değil iken sonradan oldukça muntazam ve mükemmel bir hale getirildi. İşte, sinema makineleri dahi seneden seneye noksanlarını tamamlayarak şimdiki mükemmel sahneleri, tarihi olayları, doğa manzaralarını çekmek ve göstermek konusunda istenilen ve ihtiyaçları karşılayan bir dereceye ulaşmıştır. Bazen bir tarih kitabını
okurken insan, geçmişe dalar. Ve kendini o kadar derin bir geçmişin içinde bulur ki, oralarda gördüğü, sevdiği tarihi eserleri, tutkunu olduğu sanat eserlerini ve ruhunu en çok okşayan doğa manzaralarını fikren görür. Lakin muntazam bir sahne üzerinde mükemmel bir sinema şeridinin temsil ettiği gerçek manzarayı gözünün önünde görünce merakı büyür. Edinilen bilgiler tekrar eder. Ruhunda bir başka ferahlık ortaya çıkar.

Sinema dergisi, ileriki yıllarda yayınlanacak olan sinema dergileri için de bir model oluşturuyordu. Derginin mevcut sayısının içeriği, sayfa düzeni, film ve program tanıtımlarını ele alışı, kendisinden sonraki sinema dergilerinde, bazı farklılıklar ile birlikte, yine aynıydı. A. Cemil’in yazısı dışında 62. sayının içeriği Şehzadebaşı Müdafaa-i Milliye Sineması’nda gösterilecek filmler ve film programlarının tanıtımlarından oluşuyordu. Bu filmlerden biri Nordisk (Danimarka) yapımı olan “Prenses Elena” idi. Beş kısımdan oluşan filmin konusu, A. Cemil tarafından yine beş bölüm halinde, okuyucuda merak uyandırıcı cümleler ile uzun uzadıya anlatılıyordu. Prenses Elena filminden sonra yine aynı sinemada 23-26 Şubat 1915 tarihleri arasında gösterilecek olan “Bir Karar-ı Vahşiyane” adlı filmin konusuna yer veriliyordu.

Sinema Postası (Le Courrier du Cinema)

Aralık 1923’te yayına başlayan derginin sahibi ve müdürü Hikmet Nazım’dır. Derginin günümüze ulaşan 2. sayısı, 15 Aralık 1923 tarihlidir. Cumhuriyet döneminin ilk sinema dergisi olma özelliği taşıyan Sinema Postası, Fransızca ve Osmanlıca olarak yayınlanmaktaydı. Başyazarlığını Vedat Örfi (Bengü)’nün yaptığı dergi, özenli ve yaratıcı kapaklarıyla da oldukça dikkat çekiciydi. Derginin ilk sayfasında gösterimde olan, ileriki sayfalarda ise gösterime girecek olan filmlere yer veriliyordu. Dergide ayrıca sinema salonlarının son durumuna yer veriliyor ve bazı salonlar işletmecilik konusunda uyarı niteliğinde eleştiriliyordu. Vedat Örfi tarafından başlatılan “sinema romanları” uygulaması bir hayli ilginçti. Film konularının birkaç sayıda uzun uzadıya anlatıldığı bu uygulama, dönemin diğer dergileri tarafından da kabul gördü ve sinema dergilerinin değişmez bir bölümü haline geldi.

sinema postasi

Sinema Postası dergisinin 17 Ocak 1924 tarihli 6. sayısının Osmanlıca kapağı

Sinema Postası, dünya sinemasındaki gelişmeleri oldukça yakından izleyen ve ciddi çeviri yazılarına yer veren bir dergiydi. Fehmi Şükrü’nün yazmış olduğu “Sinemalarda Çocuk Artistler” başlıklı yazı dönemin çocuk yıldızları üzerine yapılmış en kapsamlı araştırma yazısı olma özelliği taşıyordu. Fehmi Şükrü, bu yazısında Türkiye’deki ilk çocuk oyuncun da “Kemal Film ma’mülatından Sözde Kızlar filminde Belma’nın kardeşi rolünü yapan dört yaşındaki Salahaddin” olduğunu belirtiyordu .

Sinema Yıldızı

Haftalık sinema dergilerinden biri de ilk sayısı 12 Haziran 1924 tarihinde yayımlanan Sinema Yıldızı idi. 16 sayfadan oluşan ve sadece Osmanlıca olarak yayımlanan derginin sorumlu müdürü Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Mehmet Rauf’tu. Derginin ilk sayısında Sinema Yıldızı’nın hangi maksatla yayımlandığı şöyle ifade ediliyordu: “Sinemanın, memleketimizde bulunan hararetli taraftarlarını, sinemaya taparcasına sevenleri mutlu edecek, dünyadaki sinema olaylarına dair sıcağı sıcağına bilgi verecek, sinemayı, yaşayan ve yaşatan sanatkarlar ve dahileri tanıtacak bir mecmuanın yayımlanmasını uygun bulduk. “Sinema Yıldızı” işte bu maksatla çıkıyor.

Sinema dünyasındaki gelişmeler hakkında bilgi vermeyi, dünyanın her tarafındaki sinema şirketlerinin meydana getirdiği ve getireceği filmlere dair en son ve en ayrıntılı haberlere yer vermeyi okuyucularına taahhüt eden Sinema Yıldızı’nın önceliklerinden biri de Anadolu’daki sinema faaliyetleriydi. Ancak dergi bu konuda okuyucularından ciddi bir katkı bekliyordu. Söz konusu sinema faaliyetlerin dergide yer alabilmesi için özellikle Anadolu’daki okuyuculardan şu soruları cevaplandırmaları isteniyordu:

1- Bulunduğunuz muhitte sinema var mı? Varsa binası nasıldır? Kaç kişiliktir? Mümkünse bir fotoğrafinın irsali.
2- Halkın sinemaya rağbeti ne derecedir?
3- En ziyade hangi filmler gösteriliyor?
4- Şimdiye kadar gösterilen filmlerin isimleri nelerdir?
5- Bulunduğunuz muhit halkının sinemaya ihtiyaçları ne şekildedir? Hangi filmleri görmek istiyorsunuz?
6- Şehrinizdeki sinemanın sahibi kimdir?

sinema yildizi 2

Sinema Yıldızı dergisinin 26 Haziran 1924 tarihli 3. sayısının kapağı.

 

Yine derginin 26 Haziran 1924 tarihli üçüncü sayısında “Şehrimize Filmler Nasıl Getiriliyor ve Nasıl Kiralanıyor” başlıklı bir yazıda ülkemizdeki film ticaretinin nasıl yapıldığı şöyle anlatılıyordu:

Avrupa ve Amerika filmleri şehrimize iki surette dahil olur. Birincisi, sermayedar bir zat doğrudan doğruya kendi hesabına bir filmi bir müddet için kiralıyor ve bu müddet zarfında filmin muayyen mahallerde kiralamak hakkını almış oluyor… Filmi memleketimizde, Yunanistan’da Mısır ve Suriye’de kiraya veriyor ve neticede kendi verdiği parayla ve kiradan aldığı para arasındaki farkı da karını teşkil ediyor. Diğer suret ise, sinema fabrika­larının şehrimizdeki mümessilleri ve vekilleri tarafından olanıdır. Bu mümessiller fabrikalarından filmlerini yine fabrikaların hesabına kiralarlar ve kendi komisyonlarını alırlar.

Opera-Sine (Opera-Cine)

Opera-Sine dergisi, 1924 senesinde hayli görkemli olan Opera Sineması’nın haftalık bir yayınıydı. Opera-Sine’nin sahibi ve müdürü, aynı zamanda Opera Sineması’nın da ortaklarından biri olan Osman Mazhar Bey idi. 4 Aralık 1924 tarihinde yayın hayatına başlayan dergi, Osmanlıca ve Fransızca olarak çıkmaktaydı. Başyazarlığını Türk sinemasının önemli isimlerinden biri olan Vedat Örfi (Bengü)’nin yaptığı dergide Opera Sineması’nda gösterilen ve gösterilecek olan filmlerin tanıtımı ön plandaydı.

 

opera sine dergisi

Opera-Sine dergisinin 16 Eylüll925 tarihli 1. sayısının Fransızca kapağı

Sinema Rehberi

Opera-Sine ile aynı yıl yayımlanmaya başlayan Sinema Rehberi, diğerleri gibi haftalık bir sinema dergisiydi. Uzun süreli bir yayın olduğu tahmin edilen Sinema Rehberi’nin kataloglarda en son yirminci sayısı kayıtlıdır. Ancak kataloglarda yer almasına rağmen derginin mevcut görünen sayıları kayıptır.

Film Mecmuası (Le Film)

Kendini “Münhasıran sinema cereyanlarını takip eden haftalık resimli mecmua” olarak niteleyen Film Mecmuası (Le Film), yayın hayatına 1 Kasım 1926 tarihinde başlamıştır. Osmanlıca ve Fransızca olarak yayımlanan derginin sahibi ve sorumlu müdürü E. Kemal’dir.

Film Mecmuası’nı dönemin diğer sinema dergilerinden ayıran en önemli farklılık taşradaki sinema faaliyetlerine hemen her sayısında yer vermesiydi. Dergi, bu bağlamda Anadolu’daki sinema idarelerine de elinden geldiğince yardım edeceği vaadinde bulunuyordu:

Anadolu’da Sinema İdarelerinin Nazar-ı Dikkatine! Münhasıran (sadece) sinema cereyanlarını takip ile yeni gelen filmler hakkında doğru ve bi-taraf izahat veren en mevsuk (sağlam) menbalardan (kaynak) film mümessillerinden hakiki malumat toplayan mecmuamız, taşrada sinema idare eden meslektaşilara nafi'(faydalı) bir rehber olmak istidadındadır. Bütün sinema alemine neşriyatıyla hıdmet eden Film Mecmuası, ba’dema (bundan böyle) taşradan, sinemalardan vaki’ olacak her türlü müracaatlara cevap vermeyi kararlaştırmıştır. İstanbul sinemalarından geçmiş filmleri görmek en mühim film mümessillerinin bu sene celb ettikleri yeni filmleri haber almak ve her türlü müşkülatını hal etmek üzere buyuran sinemacı arkadaşlara memnuniyetle arz-ı hıdmet eyler.

film mecmuasi

Film Mecmuası dergisinin 1 Kasım 1926 tarihli 1. sayısının Osmanlıca kapağı

 

Film Mecmuası, röportajlara önem veren bir dergiydi. Röportajlar daha çok ülkedeki film mümessilleri ile İstanbul’a gelen yabancı sinema adamlarını kapsıyordu. Derginin ilk sayılarında ilgi çekici ve katılımı yüksek bir müsabaka düzenleniyordu. Derginin ilk sayfasında yabancı bir oyuncunun fotoğrafına yer veriliyor ve okuyuculardan bu fotoğrafın hangi oyuncuya ait olduğunu tespit etmeleri isteniyordu. Doğru cevabı gönderen okurlar, çekilen kura sonucunda ödüllendiriliyordu. Birinciye Şık Sineması’nın dört haftalık, ikinciye bir haftalık duhüliye karnesi, dördüncüden onuncuya kadar Film Mecmuası’nın altı aylık aboneliği, onuncudan yirminciye kadar da derginin bir nüshası hediye ediliyordu.

Dönemin sinema dergilerinde film ilanları oldukça önemli bir yer tutuyordu. Salon ve şirket sahipleri tarafından verilen bu ilanlar, filmlerin gişe başarılarında önemli bir etkiye sahipti. Dönemin sinema dergilerinde yayımlanan ilanlardan anlaşılıyordu ki dergiler ile salon ve şirket sahipleri arasında bazı ihtilaflar bulunuyordu. Bu ihtilafların bir tezahürü olarak da bazı dergiler her salon ve şirketin ilanlarına yer vermiyor ya da fiyat tarifesini bakımından eşit davranmıyordu. Film Mecmuası da bu ortamdan olumsuz etkilendi. Derginin yanlı yayın yaptığı konusunda eleştirilmesi üzerine dergi yönetimi, şu açıklamayı yapmak zorunluluğu hissetti: “Umum Sinema Müdürü Beylere! Mecmuamız tamamıyla müstakil ve bi-taraftır. Hiçbir müesseseye ve sinemaya intisabı yoktur. Bütün sinemaların ilanatına sayfalarının açık bulunduğu arz olunur.

Dönemin diğer sinema dergilerine nazaran daha uzun süreli bir yayın olan Film Mecmuası, ikinci yıldan itibaren “Film” adıyla yayımlanmaya başladı.

Sinema Mihveri

Haftalık sinema ve tiyatro mecmuası olan Sinema Mihveri, 12 sayfadan oluşuyordu ve Osmanlıca olarak yayımlanıyordu. Derginin yayınlanmasının amacı ise 11 Mart 1926 tarihli ilk sayısında “Gayemiz” başlığı altında şöyle ifade ediliyordu:

Sinema Mihveri, memleketimizde sinema ve sahneye karşı gösterilen derin alakadan doğmuştur…

Binaenaleyh memleketin sinema ve sahne heveskarlarına arz-ı şükran eder. Sinema Mihveri, herkesin gazetesidir ve onun üzerinde hiçbir şahıs veya müessesenin herhangi bir tesiri görülemeyecektir(…)

Sinema Mihveri, sinema ve sahnenin fenni, ruhi ve edebiyatına temas edecek bilhassa memlekete gelen filmler hakkında tenkitler yapacaktır.

Sinema Mihveri, karilerinden teşvik ve rağbet görecek ve bu samimi alakayı suistimal etmeyerek terakkiye doğru koşacak ve daima yükselecektir.

Dergi, yine aynı yazıda uluslar arası film şirketlerinin merkezi diye nitelendirdiği Paris ve Berlin’de iki muhabirinin olduğunu ve bu muhabirlerin göndereceği haberler ile okuyucularını sinema dünyasındaki gelişmelerden anında haberdar edeceğini de vaat ediyordu. Sinema Mihveri’nin sayfaları herkese açıktı. Tek şart gönderilecek olan yazıların sinemayla ilgili olmasıydı.

sinema mihveri

Sinema Mihveri dergisinin 11 Mart 1926 tarihli 1. sayısının kapağı

 

Artistik-Sine (Artistic-Cine)

4 Kasım 1926 tarihinde yayın hayatına başlayan derginin sahibi Pierre Sarian, sorumlu müdürü ise Leon Antonyan’dır. Künyesinde “Haftalık ve Şark Balkan Sinema Mecmuası” ibaresi bulunan Artistik-Sine, her haftanın çarşamba günü yayımlanmaktaydı.

Derginin 11 Kasım 1 924 tarihli ikinci sayısındaki bir yazıdan anlaşıldığına göre, söz konusu derginin çıkacağı haberinin duyulması bazı çevrelerde ciddi bir rahatsızlık yaratmış ve bu derginin yaşayamayacağı iddia edilerek, bu teşebbüsten vazgeçilmesi konusunda dergi yönetimi birçok defa uyarılmıştı. Gerçekte ise bu uyarılar, dönemin sinema dergileri arasında yaşanılan rekabetten kaynaklanıyordu. 1925-1928 yılları arasında hiçbir yerli filmin çekilmediği ülkemizde, Artistik-Sine de zorunlu olarak, diğer sinema dergilerinin yaptığı gibi, Avrupa ve Amerika’daki sinema faaliyetlerine ağırlık veriyordu.

artistik sine

Artistik-Sine dergisinin 16 Aralık 1926 tarihli 5.sayısının Osmanlıca kapağı

4 Kasım 1926 tarihinde yayın hayatına başlayan Artistik-Sine, 28 Nisan 1927 tarihli sayısıyla yayın hayatına son verdi. Bu tarihten sonra el değiştiren dergi, yayın hayatını “Türk Sineması” adıyla sürdürdü.

Türk Sineması (Cine-Turc)

Türk Sineması, Artistik-Sine’nin devamı olan bir dergidir. Artistik-Sine’den en önemli farkı bu dergide tercüme sorumlusu olarak görülen Ragıp Rıfkı’nın Türk Sineması dergisinde imtiyaz sahibi olarak yer almasıdır.

turk sinemasi dergisi

Türk Sineması dergisinin 26 Eylül 1927 tarihli 3. sayısının Osmanlıca kapağı.

 

İlk dönem sinema yayınları arasında en uzun soluk dergi olma özelliğine sahip olan Türk Sineması’nın imtiyaz sahibi Ragıp Rıfkı’dan sonra Halil Kamil oldu. Dergi, sinema hayatına Fanamet Film ile başlayan ve 1929’da kurduğu Ha-Ka Film ile devam eden Halil Kamil döneminde içerik ve biçim değiştirdi. Ebatları küçülen dergi içerik olarak da vizyona girecek bir iki filmin konu özetinden ibaret bir hal alarak neredeyse bir ilan dergisine dönüştü. Değişmeyen en önemli unsur, derginin fiyatıydı. 1927’de on kuruştan satılmaya başlayan derginin fiyatı, 21 Mart 1935 tarihli son sayısında da değişmemişti.

turk sinemasi dergisi 2

1928 yılından itibaren Latin harfleriyle yayımlanmaya başlanan Türk Sineması dergisinin 3 Ocak 1934 tarihli 214. sayısının kapağı