Home > Özel Dosya > İlk Türk Filmi: Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı

İlk Türk Filmi: Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı

Sinema tarihimizde üzerinde en çok tartışılan filmlerin başında gelen Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı, çekilmesinin üzerinden yüz yıl geçmiş, Türk sinema tarihinin başlangıcı kabul edilen 1914 yapımı bir film. Peki bu film gerçekten çekilmiş miydi? Belli bir kesim “evet, çekilmiştir” derken, neden diğer kesim “hayır, böyle bir film yok” demekte?

Filmin Hikayesi

Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında yaşanan 93 Harbi’nin kazanan tarafı olan Rusya, savaş sırasında ölen askerlerinin anısına, günümüzde Yeşilköy olarak bilinen Ayastefanos’a bir anıt dikmeye karar verir ve 1898 senesinde açılışı gerçekleştirilir.

1. Dünya Savaşı’nın başlangıcına kadar normal halinde seyreden Osmanlı – Rusya ilişkileri, savaşın başlamasıyla birlikte iyice gerilir. Bu iki ülke, savaşta farklı ittifaklarda yer alır ve birbirine savaş ilan eder. Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul’da yer alan abidenin yıkılması kararını alır. Osmanlı’nın, propaganda aracı olarak kullanmak istemesi nedeniyle yıkımın fotoğraf ve filme alınması kararlaştırılır. Halkın manevi duyguları sebebiyle, fotoğraf ve filme alınması işinin de Müslüman bir Türk’e yaptırılması şartı koyulur. Bunun üzerine, orduya katılmadan önce sinemalarda film göstericisi olarak çalışmış olan yedek subay Fuat Uzkınay, filmi çekmesi için en uygun kişi görülmüştür.

Daha önce film göstericiliği yapan ancak hayatında hiç film çekmemiş, hatta eline kamera dahi almamış olan Uzkınay, savaşın müttefiklerinden Avusturya’nın o dönemki en büyük film şirketi Sascha-Film tarafından birkaç saat boyunca eğitime tabi tutulmuş ve eğitim sonucunda Uzkınay tarafından Rus abidesinin yıkılışı, 14 Kasım 1914 Cumartesi günü saat 8.30’da kayda alınmıştır.

Bugüne dek Ayastefanos filmine dair birincil kaynak düzeyinde tespit edilebilmiş yalnızca iki gazete ilanı bulunmaktadır. Bunlardan biri, 25 Aralık 1914’te İkdam gazetesinde çıkmıştır ve aynen şöyledir: “Sirkeci’de Ali Efendi Sineması bugünden itibaren ‘Moskof Heykelinin Tahribi’ ve ‘Cihad-ı Ekber İlanı Mitingi’ manzaraları ile ‘Harb-i Umumi’ şeritleri ve zengin tazarruât programı göstermektedir.”

İlkiyle oldukça benzer olan ikincisi ise 26 Aralık 1914 tarihli Tasfir-i Efkâr gazetesinde yayımlanmıştır ve o da aynen şöyledir: “Sirkeci’de Ali Efendi Sineması bugünden itibaren ‘Moskof Heykelinin Tahribi’ ve ‘Cihad-ı Ekber İlanı Mitingi’ manzaraları ile Harb-i Umumi şeritleri göstermektedir. Zengin teferruat programı.”

Günümüzde Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı olarak bilinen bu belgesel film, Türk sinemasının başlangıç noktası olarak kabul edilse de gösterime girdiği günlerde kamuoyunda heyecan oluşturmamış ve kayda değer bir gişe yapmamıştır.

 

ilk turk filmi ayastefanostaki rus abidesinin yikilisi 2

 

Film Gerçek Mi?

Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı, halen ortaya çıkmamış olması ve varlığına dair somut verilerin olmaması nedenleriyle günümüzde Türk sinemasının ilk filmi olarak kabul edilmesine karşın gerçekten çekilip çekilmediği sinema tarihçilerince tartışma konusu olmaktadır. Abidenin yıkımını gerçekleştiren Bahri Doğanay’ın da 30 Haziran 1950 tarihli Tarih Dünyası dergisinde yayınlanan yazısında yıkımın fotoğraflandığını belirtmesine rağmen film çekiminden söz etmemesi de kuşkuları derinleştirmektedir.

1960’lardan beri “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” ismi yakıştırılan filmin, 1914’ün Aralık ayı sonunda Sirkeci’deki Ali Efendi Sineması’nda “Ayastefanos’taki Moskof Heykelinin Tahribi” adıyla gösterime girdiğini ve dolayısıyla bu filmin çekilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, bu ilanlar başka hiçbir bilgi de içermez. Sözgelimi bu filmi çekenin (operatörünün) Fuat Uzkınay olduğu iddiasına bir açıklık getirmez. Hatta “efsane Ayastefanos” ile ilanlarda gösterime girdiği duyurulan Ayastefanos’un aynı şerit olup olmadığı bile sorgulanabilir. Ancak, nahif de olsa bir karine de yok değildir: Uzkınay’ın Ali Efendi Sineması’nın ortaklarından biri olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Fuat Uzkınay’ın çektiği öne sürülen film ile Fuat Uzkınay’ın ortaklarından olduğu sinema salonunda gösterilen film arasında bir ünsiyet peyda edilebilir.

4 Kasım 1914’te çekilen ve Türk sinema tarihinin başlangıcı kabul edilen Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı’nın 1953 yılında Nurullah Tilgen tarafından ilk Türk filmi olduğu ortaya atılmış, filmin hiçbir kopyasının bulunamaması ve varlığına dair somut bir delilin olmaması nedenleriyle bu iddiaya karşılık ilk şüphe de 1970 yılında Nijat Özön tarafından dile getirilmiştir. Filmi izlediğini iddia eden tanıkların ortaya çıkmasına rağmen sinema tarihçileri halen filmin gerçekten çekilip çekilmediği konusunda hemfikir değillerdir. Akademisyen İ. Arda Odabaşı; Sinema Haberleri, İkdam ile Tasfîr-i Efkâr gazetelerinde yer alan ve yeni keşfedilen haber metinlerine dayandırdığı 2018 yılına ait makalesinde filmin çekildiğini ve 1,5 ay sonrasında da gösterime girdiğini yazmış, bu metinleri konu hakkındaki en önemli kaynaklar olarak nitelendirmiştir.

Belgesel filmin “ilk Türk filmi” olma iddiası da tartışmalı olup farklı kesimlerce çekilen ‘ilk Türk filmi’nin İp Eğiren Kadınlar ya da Büyükanne Despina olduğu ileri sürülmektedir. Meseleye vatandaşlık yönünden bakılırsa Osmanlı vatandaşı olan Uzkınay’dan daha önce filmler çeken Manaki Kardeşler‘in filmleri ön plana çıkmaktadır. Manaki Kardeşler, vatandaş olmanın ötesinde filmlerinde Osmanlı’yı çekmişlerdir. Meseleye ilk kurmaca filme odaklanarak bakılırsa ortaya Sedat Simavi‘nin Casus filmi çıkmaktadır.

Fuat Uzkınay Röportajı

Fuat Uzkınay, 10 Haziran 1954 tarihinde yayımlanan röportajında, Nurullah Tilgen’e, filmin çekilme aşamalarını anlatmıştır.

Nurullah Tilgen: İlk film operatörümüze, çevirdiği ilk filmin hangisi olduğunu soruyorum. Fuat Bey gene hatıralarını yoklamaya çalışıyor. Bu sırada eşi imdadına yetişiyor. O, her kadın gibi ayaklı kütüphane.

 

– 93 Harbi’nde Rus kuvvetleri, Yeşilköy’e kadar gelmişlerdi. Bu meş’um günü bize hatırlatmak için hava meydanı tarafına yüksek bir abide inşa etmişlerdi. Göze batacak şekilde ruhsuz olan bir inşaat, altında da o harbde ölen bazı kahramanlarının lahitleri vardı. Hükümetimiz, bu abidenin yıkılmasının karar altına aldı. Bu yıkılma ameliyesinin de filme alınması isteniyordu. Bu iş için bir Avusturya şirketi ile mutabık kalındı. Yalnız, operatörün Türk olunması şart konulmuştu. Henüz memlekete yeni gelmiş olan film hakkında kimin fazla bilgisi var? bu sırada yedek subaylığını film alma dairesinde yapan Fuat’a başvurdular.

 

Nurullah Tilgen: Fuat Bey, hatıralarını toplamış olacak ki:

– Üst tarafını ben anlatayım, diyerek radyonun altındaki etajerden bir albüm çıkardı, sahifelerini çevirdi ve bir sararmış fotoğrafın üzerinde palabıyıklı bir subay göstererek:

– İşte size o zamanki mülazım Fuat: film işleriyle uğraştığım herkesçe malum olduğu halde, Avusturya şirketi benim bu işi yapabileceğime kanaat getirmemiş olacak ki evvela tecrübe filmi çevirttiler. İmtihanda muvaffak olmuşum. Nihayet filmi çevirmeğe başladık. Fakat abidenin yıkılması imkansız. Üç-dört dinamitle yıkılacağını iddia eden Avusturya şirketi, tahmininde yanılmıştı. İstihkam taburu komutanı, on paket dinamit sarf ettiği halde, ancak abidenin sağından küçük bir parça koparabilmişti. Nihayet iş, harbiye ve bahriye nezareti’ne intikal etti. Denizden Hamidiye’nin attığı toplarla sol tarafından büyükçe bir parçayı koparmak mümkün oldu. Bize gelince, abidenin 150 metre gerisinde kelle koltukta ve top ateşi altında yıkılma ameliyesini filme çektik.