Baskılar ve darbeler coğrafyasıdır Latin Amerika. Politik istikrarsızlık, ekonomi bunalımlar, gecekondulaşma, yoksulluk, uyuşturucu kullanımı, suç oranının yüksekliği ve şiddetin hayatın her alanında kendine yer bulması…
Uzun süre devam eden sömürgecilik faaliyetleriyle öz varlığı büyük yaralar alan bu coğrafya, sömürgecilerin kalıcı zararlar bırakıp kıtadan ayrılmalarından sonra bu kez de burnunun dibindeki ABD baskılarıyla cebelleşmek zorunda kaldı. Siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarda baskıcı ve müdahaleci tavrını 20. yüzyıl boyunca sürdüren ABD, bu coğrafyalarda yaşanan sorunların kuşkusuz en büyük sebebi.
Latin Amerika sineması ise bu gerçeklerin hiç birini reddetmiyor. Bu coğrafyada sinema halkın sesini duyurduğu bir platformdur. Olabildiğince toplumsal bir sinema olan Latin sineması, özellikle Küba Devrimi’nden sonra yoğunlaşan gerilla hareketleri ile kendini var etmeye çalıştı. Nikaragua’da Sandinistalar, Meksika’da Zapatistalar, Peru’da Aydınlık Yol gibi hareketlerin toplumsal hayattaki yerleri Latin Amerika sinemasını doğrudan etkiledi.
Latin Amerika gelir dağılımında büyük uçurumlar olan bir kıta. Bunun sonucu olarak yoksulluğun kıtanın her yerine dağıldığını söyleyebiliriz. Bu durumun sonucu olarak ortaya çıkan gecekondu kültürü, Latin sinemasında önemli bir yer tutuyor. Latin Amerika sinemasının en önemli tematik kaynaklarını sıraladığımızda mutlaka bu durumu belirtmeliyiz.
20. Yüzyıldan itibaren Latin Amerika devletleri toplumsal yaşamı belirleyen bir konumdadır. Yıllar süren
antidemokratik yönetimlerle toplum üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturur. Bu baskı rejimleri süresince devlet bazen programlı bir şekilde bazen dönemsel sansürlerle filmlere müdahale etti. Ancak devletin sinema sektöründe ki bu varlığı her zaman olumsuz yönde olmadı. Ulusal sinemaların yaratılması için destek oldukları dönemler de oldu.
Latin Amerika sinemasının tarihsel gelişiminde doğrusal bir çizgi olmadığını söyleyebiliriz. En önemli dönemini 60 ve 70’1i yıllarda ki sinema hareketleri ile yaşadı. Bu dönemde dünya çapında etkileri olan akımlar ve yönetmen ortaya çıkardı. O yıllar sinemada politik radikalleşmenin üst düzeyde olduğu yıllardı. 1960’larda dünyanın her yerinde başlayan politik uyanış Latin dünyasında da kendine yer bulmuştu.
“üçüncü sinema” kavramından bu dönem Latin Amerika ‘da ortaya çıkan en ses getiren sinema akımıydı. Bu terimi Femando Solanas ve Octavio Getino ilk kez 1968 yılında kullanmışlardı. Onlara göre “birinci sinema” Hollywood merkezli ticari sinema, “ikinci sinema” Avrupa merkezli auteur sinema ve “üçüncü sinema” ise üçüncü dünya ülkelerinde oluşması muhtemel politik ve aydınlatıcı sinemadır. Üçüncü sinema egemen sinemalara karşı alternatif ve devrimci bir sinemadır. Sinemanın dönüştürücü gücüyle halkı aydınlatmak ve harekete geçirmek istiyorlardı. Bu akım Solanas ve Getino’nun belgeselleriyle başladı. Daha sonra Küba sinemasından ve Şili Yeni Dalga akımına kadar kıtanın en önemli sinema hareketi olarak bir çok hareketi etkiledi.
Buna karşın 1970’li yılların başladığında bu politik uyanıştan rahatsız olan ABD’nin desteklediği askeri
darbeler dönemi başladı. Bunu sonucunda sinema hareketleri de varlığını sürdüremedi. Birkaç nitelikli filmin dışında uzun soluklu sessizlik dönemi başlamış oldu.
Demokrasilere geçişten sonra, geçmişte gerilla hareketlerine sebep olan bu isyan kültürünün günümüzde toplumsal hareketlerle devanı ettiğini görüyoruz. Bu hareketler zamanla birbiri ardına halkın sorunlarına duyarlı davranan solcu yöneticilerin iktidar olmasını sağladı. Bu uyanışın doğal getirisi olarak da Latin sinemasının ikinci yükseliş devri başladı.
Guantanamera, Buena Vista Social Club, Otobüs Durağı, Arjantin Hikayeleri, Evita, Cennetin Külleri,Tango, Olimpo Garajı, Motosiklet Günlüğü, Çilek ve Çikolata, Günah, Paramparça Aşklar Köpekler, Bandidas, Merkez istasyonu, Tanrıkent, Bir Şans Daha… Ve diğerleri… Günümüzde Latin sineması, sinema dili, görüntüleri, karakter örgüsü, müzikleri ve toplumsal duyarlılığı ile kendini kanıtlamış bir sinema. Uluslar arası festivallerde önemli ödüller alarak, gişelerde büyük hasılatlar yaparak dünya sinemasında önemli bir yer edindi.